1 Haziran 2011 Çarşamba

Hikayemin En başı 5

selam :)

Biraz daha yavaş anlatıcam artık eskileri.İlk defa duyan insanlar için olayların oturması zor gerçekten.Evet en son Marco bana mail atmıştı ve çektiği tüm üzüntüyü aktarmıştı o mailde.O gece benim mutluluktan ağladığım nadir gecelerimden biriydi gerçekten.Düşünsenize her defasında birisi gelip "Bi dilek tut! Kirpiğin düşmüş, Bi dilek tut yıldız kaydı, Bi dilek tut aynı isimli insanların arasındasın" dediğinde ben Marco'ya sarılmak istiyorum diyodum içimden.O gece bu gerçek oldu...

     Marco türk'müş, bana şu an çok yakın bi yerdeymiş ve en önemlisi beni umursamış o kadar zaman aslında...Şaka gibiydi.Msn'de ağlamaya başladım.Fakat eğer beni affetmeyeceksen unutabilirim dedi.Zavallım benden korkmuş.Ona kızarım sanmış.İzin verirsen ismimi söylemek istiyorum dedi.İsmini söylediğinde benim için artık onun isminden daha güzel bi'isim olmadığına karar verdim..Sonra telefonunu verdi.Kendimi toparladım ve aradım.Sesini duymak için çıldırıyodum.

    Telefonu açıp alo? dedi.O an gözümden yaşlar akmaya başladı.Her an saat alarmı, zil sesiyle bu rüyanın bölünmesinden korkuyodum.Fakat rüya değildi galiba.Konuşmaya başladım; telefonu kapadıktan sonra da şuanda da ne konuştuğumu hatırlamıyorum.Telefon görüşmesi bittiğinde 2 gün sonra görüşmek için randevulaştık.

      O gece tahmin edersiniz ki uyuyamadım.Bi ara aklıma Bay Bilinmeyen geldi.Onu aksatacağımın farkındaydım artık ama o an onu düşünecek halde değildim.Aklıma annemleri İtalya'ya gitmek için ikna edişim geldi.Evet, gerçekten İtalya'ya gitmeye kararlıydım o zamanlar.Annemlere de okuldan yakın bi arkadaşımın Erasmus'dan bi arkadaşı geldiğini adının Marco olduğunu ve bizi tanıştırdığını söyledim.Çocukla güyya çok sefer buluştuk ve sonunda beni İtalya'ya davet etti.Anneme bunu biz Marco'yla konuşurken ki dönemde uzun soluklu bi hikayeyle anlattım ve sonunda tamam şubatta git o zaman dedi.Onu bile ayarlamıştım artık...Ama gerek kalmamıştı.
    
     2 gün geçti ve buluşma günü geldi.Sabah okula gittim.Derslerime girmeden Ataşehir Migros'un önüne geldim.Buluşma yerimiz orasıydı.Taksiden indim, yürümeye başladım azıcık.Ama ne o yol biteceğe benziyodu ne bendeki heyecan...Yolun sonunda onu gördüm.Evet gerçekten de oydu!Hem de kamera da gözüktüğünden daha yakışıklıydı.Ama benim gittiğim sırada telefonla konuşuyodu ve o an kapatmadı.Yanında birazcık bekledim.O sırada acaba ne desem diye düşünüyodum ben de.

      Telefonu kapattı kusura bakma beklettiğim için dedi.Meraba ben ----- dedi.Elini uzattı tokalaşmak için.Elini tuttuğumda tüylerim diken diken oldu.Kalbim yerinden fırlayabilirdi heran.Normal insanlar gibi tokalaşırken yanak yanağa değdik ve parfümü geldi burnuma.Anında sertleşmeye başladım.Daha çocuk bişey yapmadan ben tahrik olmuştum bile.

      Birazcık yürüdük.O sırada normal olarak sohbet ettik ama benim kolum özellikle hep ona temas ediyodu.Amacım kötü değildi sadece birazcık temas olmasını istemiştim.Yemek yiceğimiz yere geldik, oturduk.Yemek boyunca normal konulardan bahsettik.Hiç müstehcen değildik hatta.Arkadaşlarını, okulunu anlattı.Ben de anlattım.Kız arkadaşı varmış.Ondan bahsetti.O anda içim bi ezildi canım yandı.Yanımdayken kız arkadaşı aradı.Telefonda konuşurken ona hayatım deyince kötü hissettim kendimi.Mesela şimdi Bay Bilinmeyen'e yaptıklarım aklıma geliyo.O varken benim de kız arkadaşım vardı.Galiba bu acıları çektirdim ona.Eeeee etme bulma dünyasıymış...Şimdi de ben çekiyodum.
  
      Konuşmaya devam ettik.Bi ara dayanamadım ve bacağını okşadım.Dondu kaldı ve güldü.Peki dedi gülerken ilginç bi ses tonuyla.Sonra da kızardı utandı falan.Çok tatlıydı.Bense onu dinlerken sayısız kez sertleşmiştim.
   
      Yemek yediğimiz yerden kalktık, Starbucks'a gittik bişeyler içmek için.Oturduğumuzda o kadar çok elini tutmak istedim ki ama utandım ve korktum kızarsa diye.Hala konuşmamız normaldi.Hatta pipimi ve popomu kamerada görüp hayran kalırken ki halleri aklıma geldi.Fakat şuan o halinden eser yoktu.Aklıma çok azgın fikirler geliyodu.Şimdi şurda tuvalette sıkıştırsam gibi...Bay Bilinmeyen'den dolayı public sex'e baya bi alışmıştım.Hiç garipsemiyodum hatta.

      İzin isteyip tuvalete gitti.O sırada bende önü baya bi kabarmış olan pantolonumu düzeltmeye çalıştım.Çünkü birazdan ben de tuvalete gitmek için ayağa kalıcaktım ve rezil olmak istemedim.O geldi ben gittim.Tuvalete girdiğimde parfümünün kokusu geldi.Titredim baştan aşağı.Ateş bastı her yerimi.Kendi kendime bana noluyo böyle yaa?! dedim.İlk defa başıma gelen şeylerdi bunlar.

      Tuvaletten çıktım yanına gittim.Sonra kalktık zaten.Beni taksiye bindirirken şakayla karışık Mc Donald's ın tuvaletini gösterdim.Tabiki kabul etmedi.Bu arada beni public delisi biri sanmayın.O an onu bikerecik öpmek istediim için öyleydim.Beni taksiye bindirdi okulun yolunu tuttum ben.Yolda mesaj attım, teşekkür ettim.Telefonunu vermişti.Artık mesajlaşıyoduk ama ben 100 mesaj atıyosam o 40 aanca atıyodu.Arkadaşlarım görür, olmaz evde atarım deyip geçiştiriyodu.Hele gece dışarı çıkacağı günler, evden çıkarken benle irtibatı kesilir ertesi güne kadar haber alamazdım.

   Neyse bu arada ikinci buluşma 2 gün sonraydı ve onun evindeydi.Annesi sabah işe gidecekmiş.Bize gelir misin dedi.Ben de hay hay efendim dedim tabi ki :) 2 gün su gibi geçti ve sabah kalktım hazırlandım okula gittim.Derslere girmeden ona gittim.Adersi buldum asansöre bindim.Bacaklarım titriyodu asasörde.Sonunda kapısının önündeydim.Zili çaldım.Kapı açılana kadar olan süre bana bi yıl gibi geçti.Ve sonunda kapı açıldı...Üzerinde bordo önü az kabarmış bi eşofmanla beyaz bi t-shirt vardı.içeri girdik gene tokalaştık.Beni salona aldı.

     Salonda karşılıklı duran iki koltuk vardı.Birine o birine ben oturduk.TV'yi açtı ve hala güldüğü ve neden açtığını bilmediği borsa kanalını açtı.İkimiz de borsa seyrediyoduk.Aradan 15 dakika geçti değişen bişey yoktu.Tek değişen şey Petrol Ofisi'nin  hisseleri düşmesiydi.Galiba odundu biraz.Ben olsam DVD'nin içinde yanlışlıkla gay porn unuturdum heralde..Onu açardım yanlışlıkla(!).

    Anlaşıldı benim başlamam gerekiyodu.Ayağı kalktım pencereden dışarı baktım dolandım ve onun oturduğu koltuğa oturdum.Aramızda az bi mesafe vardı artık.Ona yaklaştım.Tenlerimiz birbirine değecek gibiydi.

     Kumandayı alıp TV'yi kapadım.Yutkundu :) Birazcık baktım ona.Gözlerini kaçırdı. Sonra hiç ummadığı bi serilikle kendime çekip dudaklarına yapıştım..Öpüşmeye başladık.Ellerimle bacağını okşamaya başladım.Parmaklarım kasıklarına doğru gidiyodu artık.Kalbinin atışını dudaklarında bile hissediyodum.Nefesi kesilecek gibi oldu.Ben de ondan farksız değildim.Bütün bedenimde dalgalanan bir ateş vardı ve her hücremle onu istiyordum.Sadece dudaklarını emmek az gelmeye başlamıştı.Atik bir hamleyle kucağına oturdum .Ellerimle başını tuttum daha da ihtiraslı öpmeye başladım.Kendimden geçmiştim artık...

4 yorum:

  1. böyle başlayan ama maalesef devam etmeyen bir iki görüşmem olmustu her defasında yazdığınız hislerle dolan ben asık olan da, neden bilmem yürümedi, benim cesaretsizliğiminde payı büyük olmalı evet evet suclu benim, zor olanı işimi zorlaştırmayı seviyor olmalıyım daha böylelerine yaklaşamazken gidip heterolara aşık oluyorum...

    YanıtlaSil
  2. yazık sana :( ama mutlaka sana uygun olan birisini bulursun :) Bi kere heterolara bakmayı bırakarak başla bu işe :) Gay'ler daha yakışıklıdır :P

    YanıtlaSil
  3. bu dünyanın en iyi görünen erkekleri kesinlikle escinseller ;)

    YanıtlaSil
  4. bisexie, haklı olabilirsin :)

    YanıtlaSil

çıkar bakalım ağzındaki "şeyi" :