Hayatın akışı... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hayatın akışı... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Kasım 2013 Perşembe

Work Bitch!

Merhaba blog :)


Uzun zamandır yazmıyorum ama artık alıştın sen dengesizliğime :) Bu aralar her şey olması gerektiği gibi hatta olması gerektiğinden daha da güzel.

Hemen kısaca gelişmeleri açıklayayım,

Ailemle aram gün geçtikçe daha da sıkı bir ilişki içerisine giriyor. Hatta annemin gay'leri koruyucu lafları beni baya mutlu ediyor. Bana güvenleri tam ve sonsuz. Evde sözü geçen kişi ben oldum artık. Bir şey yapılacaksa bana danışılıyor. Sebebi ise gösterdiğim yollardan hep güzel sonuç alınması.

Öğrenci sayımda patlama oldu. Okul olmadığı için artık gündüzleri de derse gidiyorum. Fakat yüksek tempo hoşuma gidiyor. Ama öğrenciler biraz zorluyor çünkü; Türk eğitim sisteminin ezberci yolları tüm öğrencileri ezberlemeye itiyor. Bense ezber bozan olarak onlar bilim adamı olacaklarmış gibi yetiştiriyorum. Başlangıçta çok zor oluyor. Ama kavradıktan sonra ezberci sistemin *mına koyuyorlar.

Öğrencilerin başarısındaki artış ve üstüne bir de bu eğitim koçluğu konusunda artık ismimin duyulması çok mutlu ediyor beni. Maddi açıdan verdiği tatmin ise bir hayli fazla.

Gündüz de derse gittiğim için sabah 8:30 gibi uyanıp 2 saat kadar yatak keyfi yapıyorum (günaydın mesajları, sohbetler, twitter, arkadaş grupları muhabbeti) ve saat 10 buçukta yataktan çıkıyorum. Sporcu kahvaltımı yapıyorum.

Gündüz spora gitmeye alışmaya çalışıyorum. Britney Spears - Work Bitch, Britney tarafından benim için yazılmış bir şarkı. Çıldırıyorum sporda. Ama en vazgeçilmezlerim elektronik müzik listem. Circuit'ten sonra kaptığım bu illet her cızırtıda kendimden geçmeme sebep oluyor.


Master konusunda ise her hafta İngiltere'den okul temsilcileriyle mülakata giriyorum ve sonuçları hep çok iyi oluyor. Okuldaki hocalarımın da beni cesaretlendirmesi gerçekten içimdeki gücü patlattı ve sınır tanımıyorum. Eylül 2014'de başlıyorum master'a. Ama hayatıma bir mühendis olarak mı yoksa bir bilim adamı olarak mı devam etmem gerektiğinin ayrımındayım. Çünkü yapacağım masterlar bu konuda ayrılıyor. Science olarak mı Master of Science In Engineering mi yapmalıyım kendime soruyorum.Adımlarımı emin olarak atmak keyif ve güven veriyor.

Arkadaşlık ilişkileri ise çok güzel gidiyor. Yeni edinilen arkadaşlıklar keyifli ve hoş. İnsanlara en saf ve en içten iyi niyetinle yaklaşırsan karşı tarafın sana iyi niyet göstermekten başka çaresi kalmıyor. Bunu tecrübe edindim. Gay dünyası özellikle İstanbul'daki gay dünyası dedikodu kazanı. Ağızlarına verecek çok malzemem olsa da arkamdan konuşulanları duyunca mutlu oluyorum. Sadece sapıklığımdan değil, insanlığımdan da bahsediliyor. NSA olarak takıldığım kişiler bile trip atıp konuşmuyorlar bazen. Ama 1 ayın sonunda anlayarak özür diliyorlar. Tabii ki de kocaman sevgi yumağı ben, affediyorum zamanında kırıcı olsalar bile. (Art niyeti olanlar mevcut tabii ki fakat onların herkese art niyeti olduğunu duyuyorum ve bazen görüyorum. Hayatları yalan üstüne kuruluymuş meğerse. Zaten de herkesin onlardan ve ondan illet hastalıklı gibi bahsetmesi de düşüncelerimi doğruluyor.)

Bazen tereddüt ediyordum ve fazla sorguluyorum kendimi fakat geçtiğimiz zamanlarda bir psikiyatr ile tanıştım. Kafamdaki şüpheleri aktardım fakat açıklaması daha doğrusu onun gözünde çizdiğim profilin sonucu, hoşuma gitti. "Senin gibisine gerçekten çok az rastlanır bu hayatta. Herkesin kafasındaki kalıplardan çok farklısın. Seni anlayabilen insan azdır ama Dünya'nın en mutlusu ve şanslısıdır." dedi. İlk bana yazmasının vermiş olduğu bir sonuç diye düşünürken zamanla gerçekten öyle olmadığını verdiği örneklerle anladım. (Not: Ben de saf değilim.)

Dün gece kuzenlerimle beraberdim. Bu senenin en güzel olaylarından birisi beni öğrenmeleri oldu. Dün çok keyifli bir gece geçirdik dışarıda. 23 Kasım'da birisi nişanlanıyor. Çok heyecanlıyız.



Hayatıma dair her şeyi aylık olarak özetledim. Ayrıca bugünlerde hoşuma giden bir şey de ülkemin bu başımızdaki gerizekalılara karşı gösterdiği savaş. Gün geçtikçe çığ gibi büyüyen tepkiler sonucun güzel olacağını gösteriyor ve hilelerin sökemeyeceğini gösteriyor siyasi oyunlar da. 10 Kasım'da 09:05'de Dolmabahçe Sarayı'nda ATAM'ı ziyarete gitti. Gözlerim doldu ama göğsüm de gurur doluydu. Onu her gün anıyor ve özlüyorum.




Bir sonraki yazıda görüşmek üzere blog!


27 Eylül 2013 Cuma

Gış geldi aaanıım.

Kış sezonunu açtım. 

Ne demek yani bu dersen, derslerim başladı öğrencilerimle. Açıkçası özlemişim ders vermeyi. Çılgın ve hareketli bir yazın ardından tekrar kendimi bir işe yararken bulmak mutlu etti beni. Dün derse gittim ordan da spora gittim.

Geçen gece G+' a gönderi attığım saatlerde İstanbul'a dönüyordum havaalanındaydım. Geldikten hemen sonra yazacaktım ama açıkçası canım pek istemedi,  zamanım da olmadı :/

En yakın arkadaşlarımdan bir tanesi babasının işinden dolayı Ankara'ya taşındı. Biz de deliler grubu olarak, canı sıkılmasın moral olsun diye onu ziyarete gittik. Bi kısmımız buradan otobüs macerasıyla gittik. Bi kısmımız da İzmir'den geldi. 

Otobüs kısmı çok eğlenceliydi çünkü Kamil Koç'un yeni Ra-hat 4N otobüslerinin bi'dildo sokmadığı kalıyor seni mutlu etmek için. Uçak bile bu kadar rahat olamazdı. Zaman nasıl aktı ve gitti bilemedim. 

Hep beraber Ankara turu yaptık. Gezdik yeni yerler keşfettik ve Ata'mızın izinden giden gençler olarak Ata'mızı ziyaret ettik. Benim kaçıncı gidişim bilmiyorum, Resmi devlet ziyareti gibi neredeyse her gidişimde geziye Anıtkabir'den başlıyorum. Ama her seferinde daha da gururlanıyorum.

Sonrası hep benzer şeylerdi. Onlar gittikten sonra ben biraz daha kaldım Barcelona'da tanıştığım arkadaşlarımı ziyaret için. Bi'gece de onlarda kaldım. Baya eğlenceli ve keyifli geçti :) Sonraki gün Ankara'da serbest ve tek dolaşma günüydü. Eğlenceli geçti o da ;)

Kış geliyor ve her şey düzene oturmaya başladı. Şimdi master araştırmalarına başlıyorum. Bir iki danışmanlık bürosundan randevu alıcam haftaya. Bir kaç kişiyle görüştüm de. Kariyer planlarım beni heyecanlandırmıyor değil :)

İşte öyle blog, 

evriting iz okey. 


24 Ağustos 2013 Cumartesi

Küçük bir detay.

Dün söylemeyi unuttum sana blog. Barcelona'da nadir de olsa kültür turizmi yaptım. Picasso Müzesi'ne giderken dar bir sokak vardı. Üzerinde sağlı sollu dükkanlarda eşyalar satılıyordu. Ben de orada bunu gördüm.


Bu baykuş'un benim için bir önemi ve anlamı var. Ne zaman görsem, aklıma gelir. Bu sefer de gördüğümde aklıma geldi ve bunu onun için aldım. Başucumda Çeşme'deyken topladığımız taşları yapıştırıp oluşturduğum ve üstüne U T yazdığım ufak anıtın yanına koydum. Sabahları kalınca ilk gördüğüm şey oluyorlar. Mutlu oluyorum.

Şimdi ağzımdaki diş macunu klavyeye damlamadan banyoya gidiyorum ben.

İyi geceler <3

1 Ağustos 2013 Perşembe

Hayallerimden biri

İyi geceler blog,

Artık şaşırıyorsun sanırım sık yazmama :) Ama alışmaya başladım (Bu kaçıncı laan! )
Şu an huzurluyum ve rahatım. Niye taş mı taşıtıyolardı sana diyeceksin ama insanın iç huzuru olmazsa, inan taş taşısan daha rahat olursun. Bu ara aile durumları birazcık duygusal ilerliyor. Belki de bana öyle geliyor.

Biraz açmak gerekirse, geceleri eve 3,4,5 de geldiğim oluyor. Tüm kış boyunca yoğun çalıştığım için ve yeterince ekonomik özgürlüğümü elime aldığım için kimse bir şey diyemiyor. Fakat "bize zaman ayırmıyosun, bu gecede mi yoksun, artık yüzünü unuttuk, bu sefer nereye? gibi baskıcı cümlelerin sayısı bi hayli arttı. Lafta söylemesi-- satırlarda okumasında sorun yok ama sürekli duydukça insan gerilmeye başlıyor.

Şu ana kadar ailemle aynı evde yaşamaktan yana pek bir sıkıntım yok. Sadece biraz fazla bana düşkünler.

Yoksa,
Odam karıştırılmaz,
İsteklerim yerine getirilir,
Beni düşünürler,
Manevi olarak hep yanımdadırlar.

Özgürlüğümü hissettiğim dönemde, istiyorum ki artık bana bu baskıyı da yapmasınlar. Zaten gay olduğumu bilmemeleri yeterince baskı oluşturuyor vicdanımda. Bide gece gizli iş çevirince ve üstüne gene mi yoksun laflarını duyunca kendi kendime işkilleniyorum.

Son zamanlardaki huzursuzluk ise buna ek olarak birazcık fazla yardımsever olmam. Aileme karşı her türlü fedakarlığı sonsuza kadar yapmaya hazırım. Yapıyorum da. Herhangi bir işleri olduğunda asla surat asmadan peki der yerine getiririm. Fakat sorun burada başlıyor. Ben yaparım ederim dedikçe daha da bağlanıyorlar.

Mesela,
+Babaannenler bize gelecek alacak kimse yok. Karşıya geçmelisin.
Peki.

+Pazartesi müşteri sunum bekliyor. Hazırlar mısın?
Peki.

+Anneannen banyosunu yaptırıyor. Karşıya Bauhaus'a gitmemiz lazım. Alınacak malzemeler var.
Peki.

+Ben müşteriye gidiyorum. Fabrika boşta kalacak yerime gelip bakar mısın?
Peki.

+Araba servise gidecek
+İnternet bozuldu
+Havaalanına bizi bırak
+Şurayı anlayamadım
+Bahçe mobilyalarını gölgeye al
+İlaçların anneanneye gitmesi gerek
+Arabayı yıkatman lazım
+Kış bahçesinin aydınlatması bozuk.
+Şu menteşe kırılmış.
+Bu çerçeve asılacak
+Bu askıyı değişelim.
.
.
.
.


Sonsuza kadar gider. Yapıyorum da gık demeden. Fakat buna karşılık bitanesine hayır dersem, zaten ne zaman bişey söylesek... le başlayan bi sitem duyuyorum. Tüm bunları yapıyorsam biraz da gezmeyi hak etmiyo muyum? Gezerken de aklımın vereceğim hesapta kalmaması gerekmez mi?

Ben de biraz sitem ettim anneme dün. Artık daha az yüklenecekler. Kendisi de olan durumun farkında çünkü. Birisi bişey derse, "Artık biraz biz ilgilenelim, her şeyi hemen ona söylemeyelim. Elimizde bin parça olmuş çocuk." diye savunma yapıyor. Ama her şeyi geçtim artık sanırım benim biraz uzaklaşma vaktim geldi. Yavaş yavaş Amerika için araştırma yapmam lazım.

Her şeyi tatil dönüşüne bıraktım. Evet gene tatil!

İbiza'ya gidiyorum. Oradan da Barcelona Gay Cirucit'e.

Hayallerimden birisini gerçekleştircem. Tüm kış boyunca çalıştım ve para biriktirdim. Pazartesi gidiyorum. 3 gece İbiza'da bitatil köyüne rezervasyon yaptırdım. Sonra da 7 gece Barcelona'nın gay otellerinden birinin suitinde kalıcam. Circuit partilerine de 4 adet bilet aldım. Canımın istediği her deliliği yapmak istiyorum.

Circuit'i bilmeyenler için şöyle anlatayım;


Hayatımda ilk defa tek başıma tatile çıkıcam. Tek başımayım ama şimdiye kadar 25 kişi görüşme teklif etti. İnstagram fanlarım dünya'ya yayılmış da :)


Peki gelelim iç dünyama. Göründüğü kadar mutlu muyum? Tabii ki hayır.

2 yıl önce Barcelona'ya gene bu zamanlar gitmiştim ama bu sefer arkadaşlarım yanımda ve bitanem aklımda olduğu için katılmamıştım. Ama insanın bigün diye başlayan hayalleri olurdu ya, öyle bi hayalim olmuştu.

Bitaneme söylediğimde birlikte gideriz demişti. Ben de "öyle bir yere sevgiliyle gidilmez. Ya başkalarıyla sevişmeye açık olunmalı ya hiç gidilmemeli" demiştim de alınmıştı ufaklık. Bazen onu o kadar iyi anlıyorum ki...Neyse o konulara girmeyelim.

Sonuç olarak ilk hayalim gerçekleşiyor. Ama hayalimdeki kişiyle değil. Bi artı bi eksi .

+ ve - ne yapar?
Nötr.

Hayır.Sonuç hangisin çok olduğuna bağlıdır. Anladınız siz.


Şimdi ben yattım. Ha bu arada bugün kednime vakit ayırdım ve spa keyfi yaptım. Sabah da laser epilasyona gitmiştim. Sırada saç kesimi ve cilt bakımı var. Kendimi şımarıtcam. ("Daha ne kadar şımartacaksan!?" diyosun duyuyorum da neyse.)

İyi geceler ;)

17 Mayıs 2013 Cuma

Bi'kahvelik sohbet edelim senle.

Merhaba blog,

Uzun zaman oldu seninle buluşmayalı. Artık sana borçlu gibi hissetmiyorum yazmadığım zamanlarda. Biliyorum ki orada duran yalnız bir dostum var. "Beni bırak sen neler yapıyorsun?" der dediğini duyuyorum. İşte uzun zamandır cevabını veremediğim soruyu sordun bana.

Hayat hem güzel hem garip gidiyor. Neler olduğunu bilmiyorum. Her şey yolunda olmalı ama değil. Bişeyler eksik... Huzur... Huzursuzum. Sabahları korkuyla uyanıyorum. Sadece uyurken huzurluyum. Biraz değişikliğe ihtiyacım var. Sıkılıyorum. İçim sıkılıyor bazen. Telefonumu suya atıp gitmeme ramak kalıyor. Durup düşünüyorum, yaparsam da elime ne geçecek? Hiç. Muhtemelen K.V.K'dan fatura edilmiş kullanıcı hatası yazan bir faturam olacak.

Elime bir şans verdiler bu hayatı değiştirmek için. 1 Ağustos'da askerim. 1 yıl olmayacağım hiç bir yerde, hiç bir köşede.

Ders veriyorum öğrencilerime. Sayıları bi'hayli arttı. Her günüm dolu. Saat 5 gibi çıkıyorum evden. 4-5 saat derste oluyorum. Saat 10-11'den sonra da atlayıp arabaya şehir merkezine gidiyorum. Eve geliyorum sabaha karşı 3'de 4'de hatta bazen 6'da... Zıbarıp yatıyorum. Uyanıp kahvaltı yapıp spora gidiyorum. Hayatımda tek düzgün giden gitmese de gittiğine inanmak istediğim şey.

Banka hesabı açtım kendime. Araba da kiraladım. Yoyo'lar var ya. Onlardan. Eve çok yakın bi'yerde de varmış. Yenilikler hayatı çekilir kılan nadir şeylerden bu sıralar.

Bazen çok mutluyum. Bazen de çok kederli. Özlediğim şeyler var. Gülüyorsun dimi ben demiştim diye. Biliyorum. Olacağı varmış olmuş Blog efendi. Kendi düşen ağlamaz derler ya. O hesap benimki de.

Hoş, dedim ya dengesizim. Şimdi böyle gözlerimin dolu olduğuna bakma sen. Yarın gör bir de beni. Benden mutlusu ve tasasızı yoktur sanırsın.

İki tane Sıla albümü aldım. Çevirip çevirip dinliyorum. Napim. Mutlu oluyorum.

Dargın olduğum kuzenimle barıştık. Diğer kuzenimle ikisi, gay olduğumu öğrendiler. Her işte bir hayır varmış. Güzel gidiyor her şey. Daha rahatım. Eskiden kalan bi'üzüntümü yok ettim işte.

Böyle işte blog. Ben yatıyorum. İyi geceler. Seni seviyorum.

31 Aralık 2012 Pazartesi

Yeni Yıl-dım.

Merhaba blog,

Şuan da sana yazmak yerine tezimi yazmam gerekiyor asılında. Fakat yapmicam. Hayatımda ilk defa son 1 haftadır ne yapmak istiyorsam onu yapıyorum ve yapmicam deyip kestirip atıyorum yapmam gereken şeyleri. Hayata kızmış ve küsmüş gördüm kendimi. Bu gece yılbaşı. Hiç bir hevesim yok kutlamaya dair. Bitanemle  bi 'arkadaşımızda olucaz. Toplam da biz dahil 5 kişi. Ne  bir umudum var yeni yıldan, ne bi'beklentim. Hayatımı ve yaşadıklarımı dondurmuşum sanki şu ara. Böyle bunalımda gibi hissetmemin sebebi şu ara olan yoğunluğumdur belki.

7'sinde proje teslimim var. Aynı zamanda tezimi de teslim etmem gerekiyor. Okul cuma günü bitti ama bu hafta da okula gidicem devremi yetiştirmek için. 7'sinden sonra da 3 adet final ve 14 ünde proje sunumum var. Yeni yıldan da hiç bi bok beklemiyorum.

Okul bitti. 14'ünden sonra tamamen her şey bitiyor ve artık 'öğrenci' ibaresi kalkıyor üstümden. Karmakarışık bi'durum ama düşünmicem bile ne olacak sonra. İstemiyorum da düşünmek.

Ben mutluydum en son yazımda. Neden böyle oldum ki? 2012 standart bi'yıldı. Çok üzücü bi'olay da yaşamadım çok mutlu edici de. Fakat ruh halimi bozmuş sanırım. Şu anda sol gözümde damlamak üzere olan bi'yaş duruyor neden oluştuğunu bilmediğim. Her şey "görüntüde" düzgün gidiyor. Sorun yok.

Bilmem ki blog; ben neden hayata küstüm?

İyi seneler.

23 Aralık 2012 Pazar

O.K.

Selam bloggerlar :)

Ne zamandır içime dert olan blog yazma isteğimi şimdi gideriyorum :) Hayatımda kötü giden hiç bir şey yok. Zaten sanırım bu sebepten dolayı sana çok uğramıyorum. Ama gelmişken de hadi bişey yok ben gidiyorum demek olmaz. Biraz anlatayım.

Bildiğin üzere 14 Ocak'ta mezun oluyorum. Bitirme projem ve tezimle meşgulüm denebilir bu sıralar. Yılın en sevdiğim dönemindeyiz zaten. Yılbaşı öncesi kış... Gerçekten havanın soğukluğunun aksine kendimi en sıcak hissettiğim dönem bu. Huzur doluyorum.

 Bitanemle aramızda geçen en ufak bir pürüz yok. Sanırım artık şu evlilikteki eşik gibi biz de birbirimizi anladık ve o eşiği geçtik. Sorunsuz devam ediyoruz. Arkadaşlarımızın doğum günü davetleri, planlar&programlar... Hepsine evli çift gibi katılıyoruz. :) Yılbaşı planımız da dün belli oldu. Bitanemin iş arkadaşının (hani arada sürekli gidip kaldığımız tatlı çocuk) kuzeninin evi varmış Levent'te. Havuzlu bahçeli falanmış galiba dün anladığım kadarıyla. Orada kalabalık bir grup olucaz. :) Değişik ve eğlenceli bi'yılbaşı olacak gibime geldi.

Bu ekip yani iş arkadaşı bitanem ben ve aşçı kız (Arkadaşımız) 8 Şubat'ta Londra'ya gidiyoruz. İkinci Londra seferi. :) Aklımız orada kaldı gerçekten... Doublex bir ev kiraladık; uçak biletleri her şey hazır. Zamanın gelmesini bekliyoruz. Ondan sonra da 23 Nisan tatilinde bi'Berlin gezisi istiyoruz ama bakalım ne olacak.

Okul bitince ise iş konusunda kafam karışmaya başladı. Hatta tek sıkıntım bu diyebiliriz aslında. Bi iki iş teklifi var. Ama ne olacağı konusunda en ufak bi'fikrim yok. Hayatımın bu evresine kadar idealist bir insan olarak gelip, tüm hedeflerimi önceden belirlemiştim. Fakat şu an ne yapmak istediğimi bilmiyorum. Sebebi aslında açık. Ders çalışmaktan farklı bi'dünyaya açılıcam. Çalışmak. Her zaman sıkıştığımda yaptığım gibi zamana bıraktım ve gelince görücez diyorum.

Yaz tatili rezervasyonunu da hallettim. Haziran sonu Temmuz başı gibi bi'hafta geleneksel Antalya tatilimi yapıcam. Bayram tatilinde de bitanemle yurt dışına kaçarız belki.

Arkadaşlar, aile her şey çok güzel gidiyor. Büyük konuşmak istemiyorum fakat insanın mutlu olması kendi elinde olan bişey sanırım. Şu sıralar hiç bişeyin beni üzmesine izin vermiyorum. Mutluyum da. Umarım hep böyle gider.

Umarım sende de her şey iyidir blog. Sana ufak bi'hediyem var. Diğer blogumda güzel bi'Tommy Defendi pornosu paylaşıyorum. İyi seyirler. ;)

3 Aralık 2012 Pazartesi

Hoşgeldin Huzur...

Merhaba blog;
Uzun zamandır sana yazayım diyorum ama bi'türlü konsantre olamıyorum yazmak için. Bu ne demek oluyor, demek ki hayatımda her şey güzel ve yolunda ki sana ihtiyaç duymuyorum. Şaka şaka.. Mutlu olduğum anlarda aklıma geliyosun hep keşke şu an bişi olsa da bu anı yazabilsem, yazılmış olsa diyorum bloga.

Hayatımda neler olup bitiyo kısaca özetlemek istiyorum sana. Öylece içimden geldi.

Bu ara kendimi çok huzurlu hissediyorum. Bunda okul umun, arkadaşlarımın, bitanemin ve sporun etkisi büyük. Ama bunlar dışında bana gelen bi'içsel huzur da var. Sebebini bilmiyorum, kasım ayı bana inanılmaz huzurlu gelir. Kışa hazırlık, sonbahar kalıntısı... garip işte..

Okulumda her şey güzel. Son dönem olduğu için baya yoğun fakat bu bahsettiğim huzur dolayısıyla pek umurumda değil, zamanı gelince bi'şekilde olur diye bi düşünce akımı içindeyim. Bitirme projemi hızlandırmam gerekiyor. Artık bu ay sonu gibi bitmiş olmalı. Derslerim ve notlarım gayet iyi gidiyor. Boş bir zamanımda İngiltere'de master için araştırma yapıcam. Kısa kısa araştırmalar yapıyorum ve hoşuma giden sonuçlarla karşılaştım hep.

Arkadaşlarımla aram her zamanki gibi güzel. Gerçekten hayatımı yaşanabilir kılıyorlar. Özellikle okuldaki bizim ekip. Canım sıkkın olduğu zaman onların yanında olmak tüm sıkıntımı ve her şeyimi unutturuyor bana. Geçen çarşamba günü hep beraberdik. Önce laboratuvarda ödev falan yaptık okul bu hafta tatil olmasına rağmen. Sonra da İkea'ya Minyon'un evine alınacak bi'kaç şey için gittik. Ama asıl gitme amacımız tabii ki İsveç köfteydi... Böyle güzel bir tat olamaz. Pipi gibi tatlı. Tam biz sırada dururken bitanem sürpriz yapıp geldi. Hiç bi'şekilde haberim yoktu geleceğinden. Bizimkilerin de yoktu. Konuşmamdan parçaları birleştirmiş. Onunla ve bizimkilerle beraber turladık. İkea gezmek beni çok mutlu ediyo. Bitanemle ev hayallerine kapılıyoruz hemen. İkea'dan sonra Minyon'a gittik ama bitanem işlerini yetiştirmesi gerekiyor diye gelemedi ve evine gitti. Biz de evde Yeşilçam gecesi yaptık. Onların serbest seçmeli dersleri Türk Sinema Tarihi. Bu sebeple bir Türk filmi Seyredip rapor yazmaları gerekiyor. Ben de Şekerpare'yi önerdim. İnanılmaz eğlendik. Gerçekten kendimi huzurun kucağında buldum. İşte o anda aklıma geldi: "Keşke şu anı bloga yazabilsem." Ama geç de olsa yaptım. Film sonrası bir sürü saçma video seyredip (allah diyen yumurta, allah diyen tirbüşon, hortum gören teyze vb...) deli gibi güldük.  Ben böyle popüler kültürden geri kalmayacağım için hepsini tekrarladım video oynarken.

İşte bu kısım böyle. Her şey yolunda. Spordaki arkadaşlarımı unutmamak lazım. Onlarda dert ve sıkıntı unutturmak adına bire birler. Tam komedi :)

Spor ise inanılmaz güzel gidiyor. Artık bay baya mutluyum vücudumdan. Arada bi'böyle buhranlara giriyorum ama gene de güzel bi'vücuda sahip olduğumu biliyorum artık. Bu kadar şımarmak hakkım olsun dimi :P

Ben bu yazıya başladığım zaman kasımdı şimdi aralık oldu. Bu ayı da ayrıca severim. Huzurumu daha da arttıracak.

Şimdi Minyon'a gidiyorum gene. Güzel bi akşam olur gene umarım :)

Kendinize iyi bak blog görüşürüz :))

19 Kasım 2012 Pazartesi

Yıldönümümüz kutlu olsun bi'tanem...

Merhaba canlar..
Dün (18.11.2012) bitanemle 4. yıldönümümüzdü ve hayatımda geçirdiğim en güzel geceydi sanırım. Gerçi en güzel gece cumartesi gecesiydi çünkü kutlamayı cumartesi yaptık.

Bana bir hafta öncesinden sakın sürpriz yapma cumartesi gününü boş tutu demişti. Ben de cumartesi gelene kadar tüm ödev, iş güç ve özel derseleri bitirdim. Cumartesi günü heyecanla sürprizin ne olduğunu merak içinde uyandım. Hazırlandım ve evden çıktım saat 3 gibi bana verdiği adresteydim. Harbiye Crowne Plaza Hotel. Arabdan indim vale arabayı aldı ve çantamı getirdi. Lobiye girdim. İçeride değişik uluslardan turistler vardı ve yüksek tavanlı lobide oturup bir ses ahengi yaratmışlardı. Gözlerim  onu aradı. Fakat bulamyınca telefona sarıldım hemen. Şımarık bir ses tonuyla "odadayım, resepsiyona uğra." dedi. Resepsiyona uğradım kimliğimi bıraktım. Kısa bir süre işlemler için bekledim. Sonunda resepsiyonist güler yüzle, "X Bey odadalar efendim, buyrun anahtarınız. Odanız 9. katta" dedi. Oda kartını aldım ve asansöre bindim. Açıkçası sürpriz beklediğim gibi bişeymiş dedim kendi kendi kendime. Asansörün kısa süreli <<çinnn>> sesi duyuldu ve metal kapısının  açılma sesi sessiz otel koridorunda yankılandı. Koridora çıkınca oda numaralarının olduğu tabelaya baktım. Oda sol tarafta kalıyordu. Yavaş yavaş koridorda ilerlerdim ve kapının zilini çaldım. Kapıyı açtı. Arkadan gelen ışıkla beraber gözümde bir silüet oluşturmuştu. Fakat yüzüne baktım ve her zamankinden daha yakışıklı geldi gözüme.. Sarıldım ve öptüm. Sonra geri çekilince gözlerindeki meraklı bakışı fark ettim. Bişey dememi bekliyordu sanki... Kafamı odaya çevirince fark ettim.



Böyle bir manzarayla karşılaştım. İki tane tek parça vitrin camı büyüklüğündeki kocaman camları yatak ucundaki düğmeden kapattık. Kendimizi baya şımarttık o gece. Çok güzel bir aşkı çılgınca yaşayabileceğimiz bir oda tutmuş. Bilgisayardan müzik açmış ve odayı daha da neşelendirmiş. Onu yatağa doğru ittirip üzerine çıktım ve öpmeye başladım. Bi taraftan da ayağımdaki postalları çıkarmaya çalışıyodum. Uzun bi'süre öpüştük. Yataktan kalktım ve üstümü başımı düzelttim. Ardından bir bi'adam klasiği olan "ben çok açım." mottosunu söyledim. O da diğer sürprizi patlattı. "Otelin 9. ve 10. katları club room diye geçiyo, 13. kattaki roof'da yiyecek ve içecek ücretsiz bize." dedi. Yemek lafını duyunca gözlerim büyüdü ve tam o sıra da başka bir sürprizi patlattı. "Gözlerini kapat ve elini uzat" dedi. Gözümü kapattım ve elime vereceğini düşündüm. hohohoh. Sonra bi'kağıt verdi elime. Gözümü açınca anlamadım ne olduğunu. Ama sonradan fark ettim. Şubat ayında Londra'ya gidiş-dönüş iki kişilik uçak bileti. Boynuna sarıldım Öptüm. Ardından "hani gidemezdik bik bik konuşuyodun." dedim. Bunun içinmiş meğerse. Sonra yatağa oturdu ve gel yanıma dedi. Hadi gidelim diye tutturmuştum ki o na şuana kadar yazdığım mektup ve notları döktü yatağa. Yanında getirmiş. Tek tek okuduk ve güldük. Sonunda (Roma'da bi'gece yemek yediğimiz restorantın fişini saklamıştım ben. Gideceğimiz sabah fişi kasada görünce "sen fişi saklamışsın" dedi ve ağlamaya başladı. O zamandan beri fiş konusu olunca ikimiz de ağlarız.) konu fişe geldi ve hala saklıyorum diyince, gözünden bir damla yaş aktı. Ardından benim de... Biraz ağladık sarıldık. Sonra kendimize gelip yukarı atıştırmaya çıktık.. 

Odaya döndüğümüzde temiz olduğunu ve beni istediğini söyledi. Benim de azgınlığım başıma vurmuştu ve o kocaman yatak üzerinden kan ter içinde kalıncaya kadar seviştik. En son hatırladığım şey o boşaldıktan sonra içinden çıkıp üzerine boşalırken burnumdan ve saçımdan damlayan terin onu daha da ıslatmasıydı. Elimi göğüsünde gezdirdim. Daha da ıslattım.. Sonra üzerine yığılıp kaldım. Kalp çarpıntılarımızı hissederken gözlerimizin içine bakıyoduk. Öylece kaldık biraz.. Sonra duş almak için küvete geçtik. Güzelce temizlenip paklandık. İlk o çıktı ve müziği değiştirdi sonra ben çıktım ve üstümü giyerken odadaki direği ve direk dansı aşkımı fark ettim. Tekli deri koltuğa oturdu ve ben dans etmeye başladım...Ben kendimi kaptırdıkça ilginç sahneler çıktı ve bitanem de fotoğraflarımı çekti istek üzerine :) İlginç bir fanteziyle ben dansçı o da fotoğrafçı olarak rollerimizi oynadık. Tabii ki çok edepsiz fotoğraflar da var ama bu kadarını sizinle paylaşıyorum. :) He bir de bu var.
Bu halimizden sonra giyindik ve bana başka bir sürprizinin olduğunu söyledi. Etilere gitmemiz lazım ama dedi. Yeni açılan bir çin restoran'ına gidecektik. (P.F. CHANG'S) İkimiz de son derece şık giyinip gittik. Benim arabamla gidelim dedik onun beyaz güvercini ( Ona taktığımız isim bu. Benim ki de kabız kaz) almak yerine benim kabız kazımı aldık. Tabii ki trafik vardı ama çabuk gittik. İnanılmaz güzel bir akşam yemeği yedik. Gerçekten dünyaları yedik. Yemekten sonra odaya dönmek için arabaya bindik. Odaya gitmeden önce roof'a uğradık ve bişeyler içtik. O sırada fitness dergilerindeki adamları kestik. Spor üstüne konuştuk. Odaya dönünce ışıkları kıstı ve küveti doldurdu. Hatta oda karanlık oldu. Perdeleri açtık ve şehirin ışığı odayı aydınlattı. Küvete girdik. Beni ters yöne oturttu. Son sürprizi için. Deri pufu getirdi yanımıza ve üzerine kalpli cips ve Lindt çikolata koydu. Sonra da iki kadeh ve bir şampanya çıkarttı minibardan. Küvete oturdu. Şampanya açma işi benimdir fakat şampanya yatık saklanmadığı için mantarı hava almış ve kurumuş. Ondan açmada bi sıkıntı yaşadık fakat çözdük. Kadehleri tokuşturmuştuk ki, hava alan şampanyanın bozuk olduğunu anladık ve bi'yudum alıp bıraktık.
Böyle bir görüntü oluştu sabah. Sevşilmiş yatak ve baş ucunda Londradan aldığımız sex oyuncakları. Kadehler.. Şampanya kadehi istemiş ama oda servisi bunları getirmiş. Neyse gecenin son sürprizini yaptıktan sonra küvette uyuyacaktık ki telefon çaldı. Arkadaşlarımız tebrik etmek için aradılar. Onlarla konuştuk gülüştük ve tekrar küvette uyumaya koyulduk.

Sonra baya mayışınca yatağa geçip uyuduk... Sabah ben bir posta daha gittim bi'taneme. Gece zaten bacağına sapladım aletimi taciz ederken. Sabah buna güldük :) Sabah ilginç boşalmamızdan sonra duş alıp hazırlanıp odayı boşalttık ve arkadaşlarımızla kahvaltı için Kitchenette'ye Kanyon'a gittik. Masada Londra tatiline onları da dahil edip planlar yaptık. Sonra birazcık dolaşıp evlere dağıldık.


Oyyh yazmaktan yoruldum. Ve atladığım bir sürü şey var. Kısacası blog, seviyorum onu. O da beni. Birbirimiz için yaratılmışız. Bunu biliyoruz. He bi de ben hediye olarak ona ne aldım? Şu zamana kadar böyle sürprizleri ona ben yapmıştım ama bu sene o yaptı ve benim bişey yapmamı istemedi. Onun için sadece Apple Store'dan sevdiği Angry Birds'ü aldım ona. Bide birbirimize öten baykuş'la ördekli kalem aldık :) 

Mutluyum blog. En önemlisi huzurluyum.

18 Ekim 2012 Perşembe

Gelsene blog biraz, sana ihtiyacım var..

İyi geceler blog. Ne zamandır senle konuşup dertleşmemiştik. Fakat şu an daha ilk satırdan dolan gözlerimden anlıyorum ki içime baya şeyi atmışım ve biriktirmişim. Ne ara böyle oldu ve ne zaman bu kadar şey birikti bilmiyorum ama bazen hani böyle yolda giderken bi'şarkı duyarsın da ağlamaya başlarsın ya sebebini bilmeden, onlar habercisiydi sanırım böyle bi'birikmenin.

Şu anda neden ağladığımı da sorsan bilmiyorum. Canım sıkkın. Belli bi sebebi yok fakat ben sanırım hayattan sıkıldım. Yahu sen de hayattan sıkılıyosan ben ne yapayım diyeceksin ama işte öyle değil blog. Sen sanıyo musun ki dünyada her gülenin mutlu olduğunu? ya da sadece senin derdin olduğunu? Diil işte öyle.

Bitanemle tartıştık bugün. İnstagram'ımda facebook hesabım yazdığı ve insanlar mesaj attığı için kaldırmamı istedi. Ben de onlar mesaj atınca mutlu olduğumu beğenildiğimi fark ettiğimi söyledim. Blog, insanları değiştiremezsin. Bazısı egoisttir, bazısı kibirli, bazısı teşhirci bazısı ukela falan. Teşhirci olan teşhircidir. Bunu onu yasaklayarak,o fotoğrafı koyma o linki yazma'yla yapamazsın. Yapabildiğin sadece o kişiyi baskılamak olur ve dolayısıyla mutsuz etmek. Ben şu ana kadar bitanem ne istediyse yaptım. Onu yapma; peki. Bunu istemiyorum; peki. Onu kaldır; peki. Bunu koyma; peki. Oraya gitme; peki. Fakat bunların hepsini o mutlu olsun diye yaptıktan sonra benim hayatımda ne kalıyo geriye yapmak istediğim? Özgürce bişeye müdahale edilmeden yapabileceğim bi'kaç şey dışında. Okula gitmek, spora gitmek (başta onda da sorunlar vardı)..

O mutlu olsun diye hep peki dedim.Fakat bi zaman sonra artık bu kafeste olduğum hissini yaratıyor bende. Her attığım adımın onaylanması gerekiyor hissi. Bu baskıyı direkt olarak o yapmıyor, fakat böyle hissetmeme sebep oluyo. Ne der acaba? diye düşünüyorum. Neyi isteyip neyi istemediğini sezebiliyorum bu sebeple olacakları da biliyorum. Bu sabah ona mesaj atan kişiden bahsederken de olacakları tahmin ediyodum. Ama ondan saklayıp olacakalrı sakınarak ben yapamam ki?

Sonra konu empati yapmaya geliyo. Empati yap. Bana mesajlar atıyolar bıdı bıdı.... Yaptım empati? Hiç bişey olmadı. Atsınlar. Ne güzel en güzel sevgiliyi ben kapmışım.  Hiç bi'zaman bu empatilerimiz de uyuşmaz zaten. Hep farklı düşünüyoruz.

Bi'de şu var. Ben 4 sene boyunca asla ona karışmadım. Hiç bi'konu da çıkıp da diyemez bana şunu yapma dedin diye. Bu çok olgun ve hep benim istediğim gibi davrandığı için mi peki? Yoo. Hayır. Sadece yapmaktan mutlu olduğu için. Ben gay bar'a onsuz gidemem. O gidebiliyor, gitti. Ben Grindr'da kimseye mesaj atamam. O atabilir, attı, konuştu, buluştu. (arkadaşı olduğu için). Olay bana geldiğinde önce ben görücem, onaylarsam görüşürsün'e dönüşüyo. Neyim ben gerizekalı mı? İnsanların niyetini algılayamam mı? ya da algılasam kendimi savunamam mı? Belki şu ana kadar milyar tane kişiyle birlikte olabilirdim. Olmadıysam demek ki seninim hala. Bunu bana yasak koyarak kısıtlayarak yapma. Bırak özgür hissedeyim kendimi. Bu saydıklarımı da sakın kin tutmuş bak diye algılamayın. Sadece örnek olarak veriyorum. Yapabilir, ben izin veriyorum.

Bilmiyorum blog.. Çok dolmuşum. Belki de kendimi dolduruyorum ama öyle bile olsa bunun olmaması gerekir. Boğulduğunu hissetmemen gerekir. Sürekli olarak birinin sana destek olduğunu bilmen gerekir. O ise olmasını istediği şeylerde canı gönülden destek, istemediği şeylerde başta hayır gibi şeyler söyleyip heves kırarak sonra da destek olmuş olmak için destek olur. Evet yabancı gelmedi dimi? Ajans/mankenlik meselesi. O konuyu hiç açmıyorum. O da benzer şeyler barındırıyo içinde.

En çok kortuğum şey de pişmanlık blog. Hayatımda hiç keşkem olmamıştı. Hep istediğimi yaparım, yaptım. Ama sanırım artık bi'kaç keşkem var kimseyle paylaşmak istemediğim. Umarım yaşım biraz ilerlediğinde arkama dönüp baktığımda pişmanlıklar görmem. İşte o zaman çok üzülürüm. Gerçekten çok.

İşte böyle blog. Senle bunları paylaşmak iyi geldi birazcık. Kimseye anlatamamıştım. Sanırım varlığını daha iyi hissettim şimdi. Umarım anlık bi buhran bunalımdır bu ve geçer blog.


İyi geceler.
----------------------------------------------------------


Bir rüzgara kapıldım gidiyorum 
Sonu hayır mı Şer mi bilemiyorum
Hem çok seviyorum dostlar başına 
Hem sıcak demir aşk olsun tutana 
Hem çok seviyorum düşman başına 
Hem sıcak demir aşk olsun tutana 

Ben yoruldum 
Söyle senin gücün var mı hala 
Kac yenilgi var 
Söyle ömürde Allah aşkına 
Akışına bıraktım gidiyorum 
Sonu hayır mı Şer mi bilemiyorum
Hem eriyorum günden geceye 
Hem kapı duvar verilmiş sözlere








8 Ekim 2012 Pazartesi

Çenem düştü gene

Akşam şerifleriniz hayırlı olsun blog :)

Şimdi yatağıma yattım ve birazcık huzurumdan ısırık aldım. Saçma bir gün geçirmeme rağmen güzel tamamladım sanırım. Saat 4 e kadar hiç birey yapmadan oturdum. Bi tek twitter'a yazdığım gibi kişisel bakımlardan uğraşacaktım. Fakat babam aradı ve vize belgeleri için Harbiye'ye gitmem gerektiğini söyledi. Trafik ve yağmurdan dolayı Metrobüs ile gideyim dedim fakat bin pişman oldum. Gidip gelmem 4 saatimi aldı arkadaş.

Spora da geç kaldım. Zaten bu ara sporla aramda bi sorun oluştu. Motivasyon eksikliği yaşıyorum, bu da canımı ciddi anlamda sıkıyor. Eve geldiğimde pür sinirdim. Sonra işte spora gidince yatıştım.

Yarın okul var. Artık ciddi anlamda okula da asılmam gerekiyor. Öğrencilerimle de derslere yoğunlaşmam gerekiyor. Kısacası hayatıma biraz daha çeki düzen vermem gerekiyor. Bunu da bu haftadan başlayarak sürdürücem. Bitanemi de görmek istedim bugün fakat olmadı. Aradım, ama o kadar yoğundu ki telefonda konuşacak vakti bile olmadı.

Işte böyle blog. Sana artık alıştım sanırım. Bu alışmada android'in hakkını yiyemem Tabi. Çünkü öyle bir Blogger erişimi  yapmış  ki yazmamak elde değil. Sadece klavye  sorunum var.  Türkçe  karakterler için biraz kasmam gerekiyor. Neyse geme çenem düştü :)

Haydi kendine iyi davran blog bay bay :)

6 Ekim 2012 Cumartesi

Huzurun tanımını yapıyorum

Hellos blog :)
İnanılmaz huzurlu bir haftasonu geçiriyorum. Dün sabahtan anlatmaya başliiim.

Sabah uyuyakaldıım için derse geç kaldım. Metrobüslerde çürüyerek okula saatler sonra vardım. Laboratuvar'da bitirme projemle uğraştım ama sorunlar bitmiyo bitürlü :/ Bu sebeple biraz sıkıntılar var :(

Sonra okuldan çıkıp bitanem ve iş arkadaşlarıyla tiyatroya gittik. Oyun inanılmaz güzeldi..Bi kere alışılmışın dışında bir oyundu. (Fotoğrafı aşağıda paylaştım)

Sonra çıkıp bi yerde şarap içtik hoş bi sohbet ortamı oldu :) Gecenin ilerleyen saatlerinde (saat iki gibi) Love'a gittik.

Ben uzun zamandır sarhoş olmamıştım, dün gece oldum ve inanılmaz eğlendik.. Süpürgeyle dans etmişim elimden almışlar falan :) Fotoğrafa gülüyorum hohoho Saat beş gibi eve geldik. Bitanem beni soymuş ben uyurken ama ben "yapmayın kızar bana, dokunmayın istemiyorum diye sayıklamışım." Sanırım rüya görüyodum. Ama aynı anda bitanem blowjob yaptıı için rüyayı daha gerçekçi hissettim :)

Sabah hatta öğlen kalktığımızda kahve içip gecenin kritiini yaptık :) Çok güzeldi, herkes size baktı gibi övgüler aldık :p hohoho sonra bi'kahvaltı hazırladık aman allah.. hala tokuz.  Şimdi de how i met your mother'ı seyredip oturuyoruz :)

Huzurun tanımını yapabilirim şuan.. İşte böyle ben de havalar:) Umarım sende de iyidir. İşte bu da tiyatronun fotoğrafı:
Adı yellow moon. Uyarlama bi oyun ama şiddetle öneririm :)

Hadi öpüldün bloooog bayi bayi :p


4 Ekim 2012 Perşembe

Isınma turları

İyi geceleer efendisii :)

Bu güzel gecede sizlere blog'uma "aktif" olarak geri döndüğümü ve tüm pasifleri bekl--

Şaka şaka. Geri döndüm ama hala versatile'ım. Bu postu şey için yazdım. Uuum bazılarınız görmüştür, twitter açtım bloga. Bi'de yeni bi'blog daha açtım yukarıya da sekmesini ekledim. Artıkın daha yoğun bi'porno paylaşımı olucak o kanal üzerinden :)

Şu an yazacak bişey bulamıyorum çünkü her şey olması gerektiği gibi gidiyo. Bi'tanemle harika bi'ilişkimiz var, arkadaşlarımız var, eğlencelerimiz var... Eskisi gibi monotonluktan da yakınmıyorum çünkü arkadaşlar hayatımıza daha çok girince monotonluk gitti gibi bişey.

Arkadaşlarımızdan bi'tanesi Şişli'de oturuyo. Bu sebeple bu yaz sık sık onda kaldık bi'tanemle. Hem sevişme hem eğlence :) Güzel ve boş bi'yaz geçirdiğimi söyleyebilirim size. Hiç bişey yapmadan  oturdum. Hee bu iyi mi kötü mü tartışılır. Ama o yorucu temponun ardından ilaç gibi geldi. Bu sene de okul açılmadan öğrencilerimle derse başladık. Bu sebeple maddi açıdan daha özgür olucam bu dönem. Ama önce şu Londra tatilini bi'atlatmamız lazım. 26 Ekim'de Londra'ya gidiyoruz bitanemle. 10 günlük bi'kaçamak olacak.Daha önce Roma kaçamağında içimizde ukde kalan şeyleri de yapıcaz. Tek engel var o da vize'nin çıkmama durumu. Başvurduk vizeye, ikimiz de çok sayıda yurtdışına çıkmış olmamıza rağmen İngiliz konsolosluğu götlük yapabiliyomuş. Umarım göte gelmeyiz.

Şimdilik bu kadar; yakın zamanda tekrar görüşmek dileğiyle...

He bi de pornistan'ın ilk postunu gönderiyorum şimdi. Peçeteleri hazırlayın :p


2 Ekim 2012 Salı

Kaldığım yerden

Günaydın güzel bloggerlaaar :) bi'adam is back (vol.51).

Nası bi'dertsin başıma blog belli değil. Yazsaam bi'türlü yazmasaam bi'türlü. Yazınca sürekli aynı şeyleri yaziomuş gibi hissediyorum; yazmayınca eksik.. Ama yazmaya başlamak istememin asıl sebebi de şu: Geçen hafta bitanemle mesajlaşırken şunu dedi:

"Ufaklığım sen tekrar blog yazmaya başlasana. Günlerimiz geçiyo ve yaşadıkça unutuyoruz bunları. İleride bakıp hatırlayacağımız güzel anılarımız olsun."

Gerçekten düşündüm de sanırım haklı.. sonra blogu açtım ve rast gele yazılarımdan birini okudum. Okuyunca anladım ki çoktaaan unutmuşum bile öyle anıları, detayları. Bu sebeple bitanemin de desteğiyle geri dönüyorum.

Tarihe geçilsin, 2 Ekim 2012. Saat: 07:32. bi'adam bloga döndü.

hohohohoho

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Sık yazmak II :p

Merhaba blog :)
Bu kadar sık yazmama alışkın diilsiniz di mi :p Ama ben de artık  kednimi alıştırıyorum bunun için :9 En son yazımdan beri neler yaptım ondan bahsediim. Bitanem'in iş yerinden arkadaşıyla tanıştım. O da gaymişl. İyi niyetli sıcakkanlı biriisi :) Sonraaaa, Cuma günü İzmir'e gittim arkadaşlarımın yanına. Hani geçen sene interrail'a çıktıklarım var ya; heh onlar. İlk Foça'ya gittik, ertesi gün İzmir'e uğrayıp kuşadası'na diğer gün de Çeşme'ye gittik.

4 gün boyunca gülmekten karnıma ağrılar girdi. Bu 3'lü grup dünyanın en şapşal ve özürlü grubu olabilir :D Ama bitanemle de geçen sene Çeşme'ye gitmiştik ya; onunla yaptıım her şey gözümün önüne geldi, bi'yanımı gerçekten eksik hissettim. Hani anne-babalar çocuklarını bi'yere götürmez sonra ikinde ukde kalır ya, aynen öyle oldu. Bu sefer de anladım ki artık ondan ayrı hiç'bişi yapmak istemiyo canım..

Bu arada çalıştığım vücudun ve sporun faydasını görmemek elde diildi. Baya bi'dikkatleri üstüme çeken boy toy olmuşum bile. İnstagram'da da hızla büyüyen takipçiler var :)  İstanbul'a döndüğümde güzel bi'haber aldım. Kuzenim bizim üniversite'ye gelecekmiş. Tanıtım günleri için benim servisimi kullanmış ve arkada kızlar konuşuyomuş. Kışın serviste bi'çocuk var; uzun boylu esmer, karizmatik, taş vücutlu bıdı bıdı.. Kuzenim de dahil olmuş konuşmaya ona anlatmaya başlamışlar. Sonra da "Biz kışın o serviste uyurken gizlice fotoğrafını çektik, bak işte bu çocuk" diye kuzenime göstermişler, kuzenim de eee bu bizim **** demiş.

Yani anliicaanız bi'gizli hayran kitlem bile oluşmuş :p Egomu tavan yapan bi'haber oldu bu :D

Dün de bitanem ve ofisteki arkadaşıyla buluştuk. Batman'a gittik. Batman'in Robin'e çakacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum.. :p

İşte öyle blog, her şey iyi güzel. Fakat sadece iş/kariyer açısından bişey yapmamak biraz sıktı canımı. Kışın çok yorulduğum için hala hiç yaklaşasım yok o işlere.. Ama bi'yerden başlamak lazım :)

Bi'de bi şarkı armağan edeyim size bugüne özel: İstanbul'da olanlar biliyodur belki; hava yağmurlu ve deli gibi yağmur yağıyo şu anda.. Bu sebeple gününüzün güzel geçmesi dileğimle;


It's rainy man!!


22 Temmuz 2012 Pazar

Blog konseptimi değiştirim mi? (Oylama)

Günaydın blog :)
Böyle yakın günlerde yazınca şaşırdınız dimi :p Kendimibtekrar adapte edicem eskisi gibi yazmaya. Hayır bu iş nankör yazmadıkça iyice salıyo insan. O kadar emek harcamışım şimdi yazmasam olmaz. Hem sizleri de özlüyorum bi yerde.

Neyse işte hala son yazdığımdan beri hiç bi değişiklik yok. Antibiyotik iğnelerden dolayı hala ishal halim devam ediyo ve sıkıldım bundan. Bugün arkadaşlarim gelicek havuza falan giricez plaj voleybolu oynicaz sonra da bahçede oturmaca güneşlenmece falan :)

Tabi eğer beni ekmezlerse. Çünkü dün taksime gittiler sabaha çıkarlar mı bilmiyorum hahahahah.

Bu arada blog konseptimi biraz değiştirmeyi düşünüyorum; tabi bunu okuyucu ve takipçilerim olarak ilk size sormam gerekir. Diyorum ki; artık günlük modunda bugün böyle yaptım şu gün şöyle yaptım yazmaktan vaz geçiim.  Siz de bunu takip etmekten sıkıldınız zaten. Daha güncel konulara da yer vereyim. Tecrübelerimden yararlanarak faydalı yazılar da yazayım. Ne dersiniz?

Ama önce bu blogda bitirmem gereken bişey var ki o da hikayemin en başı serisi.

Peki ne dersiniz yapiiim mi?

20 Temmuz 2012 Cuma

4. Yılımız kutlu olsun bi'tanem :)

Sevgili blog,
Evet hani bu adam ölmüştü artık yazı yazmıyodu diyeceksiniz biliyorum ama; benim de kendimce sebeplerim vardı. Ne gibi sebepler mesela?

Şanslıyım ki can sıkıcı şeyler değildi. Biraz miskinlik, biraz keyiflerin yerinde olması biraz şımarıklık..

Okul kapandıktan sonra bişey yapmadım. Bu sene staj da olmadı. Sadece bütün kışın yoğunluğunu üzerimden atmayla uğraşıyorum diyelim :) ' hafta önce (onur yürüyüşünün olduğu hafta) Antalya'ya gitmiştim. Bu sebeple aranızda olup destekleyemedim sizi ama seneye bi'engel olmassa hep beraber oluruz umarım.

Antalya'da bi'adamla tanıştım adı Gabor. Macar kendisi. Yengeç burcu olduğumuzu ikimizde anladık konuşurken. Sohbet muhabbet derken, İstanbul'a davet ettim; bitanemle tanıştırmaya. O da bizi gelecek yaza Budapeşte'ye davet etti. Bi'arkadaşımız daha oldu.

Antalya'dan geldikten sonra çok kötü hastalandım. Uçak klimasından virüs kapmışım.4 gün boyunda 39-40 derece ateşle yattım. Ölüyorum sandım gerçekten..

Bu sebeple doğum günüme de hasta girdim. Ama arkadaşlarım ve bitanem saolsun yalnız bırakmamış ve sürpriz yapmışlardı. İğnelerden dolayı çok halim yoktu. Ama bitanemin sarhoş olması bana en güzel doğum günü hediyesiydi... O kadar tatlıydı ki... Gözlerimin içi gülüyodu onu seyrederken.. MAsada baya kalabalıktık.Dünya'nın en tatlı kızının sevgilisi bile Almanya'dan gelmişti :) Biz sonra gece bitanemlerde kaldık o ayrı :) Evet bu yaz bitanemde çok fazla kaldım. Ailesi evde olmuyodu genelde. Hatta bugün de ordaydım az önce eve geldim..

Bitanemin iş yerindeki arkadaşlarına out olması tam gaz sürüyor. Bi kişiye daha oldu ve o kişi de gaymiş zaten. Beni tanıştırmayı iple çekiyo. Hatta Ağustos'da tatil planımız bile var.

Bunun dışında yok bişi blogum. Bi'can sıkıcı dönem geçirdik bitanemle ama geçti bitti.. Şimdi artık size şikayet ettiğim huyları da yok oldu. Tamamen istediğimiz gibi bi'çift olduk..

Londra biletini aldık. 26 Ekim'de 9 günlüğüne Londra'ya gidiyoruz bitanemle. Tabi ben onu Ağustos'da onsuz Yunan adaları (mykanos san torini etc.) Atina'ya gideceğim için kıskandırmıyo diilim. Ama artık kıskanmıyo da eskisi gibi. Yerim ben oni. :))

Sadece şey konusunda anlaşamadık. Benim internetteki bi'iki fotoğrafımı bi'tanıdığımızın cast ajansında çalışan arkadaşı görmüş ve bizimle çalışmak istermi diye sormuş. Anliicaanız teklif geldi bi'adama :) Ama bitanem hayır gidemezsin dedi :( Annemlere sordum, izin verdiler hatta çok bile desteklediler. Ablama söyledim bitanenin hayır diyeceği yerde seni desteklemesi gerekir biraz bencilce davranmış dedi. Yeri ve zamanı gelince bunu dile getiricem ve bu işi yapmak istediğimi söylücem.

Blog'u da çok özledim ama hayatımda her şey güzelken buraya yazmak zoruma gidiyo. Alınma ama biraz kötü gün dostu olarak görüyorum seni :) Blogger'ları da özlemedim değil. Hangi birinizi okuyacağımı şaşırdım bu arada. Bir sürü şey olmuş sizlerin hayatında da..

Bi de şey... Bugün bizim bitanemle 4. yılımıza girişimizin yıldönümü.. Gece saati 02:20 ye kurup (internette ondan gelen ilk mesajın saati) onu öptüm ve yeni yılımızı kutladık. Umarım birlikte bir ömür daha yaşarız..Seni çok seviyorum bitanem...

18 Haziran 2012 Pazartesi

Hayat onunla birlikteyken güzel la la lalalalal laaa :)

Bitanemleyiiim.
Cumartesiden beri.
Cumartesi ilk dövmesini yaptırdık. Çok mutluydu :) Dünyanın en tatlı kızı da yanımızdaydı, ama tabi doktor olunca o baya bi pimpiriklendi :)
Sonra akşam kafamıza esti dışarı çıktık caddeye gittik; 12'de yemek yedik ve eve gelip uyuduk. Kayınvalidem giller yoklar da :p

Dün de spordan olan arkadaşım geldi, dünyanın en tatlı kızı da.Lunapark'a gittik ve deli gibi eğlendik :) Anlatamam size... Sonra eve gelip saat 3 e kadar nasıl oturup kıyıldık ve magazin seyrettik anlatamam.. Sabah dünyanın en tatlı kızının TUS kursu olduğu için erkenden gitmiş o. Badem gibi çocuk, bitanem ben mükemmel bi'kahvaltı hazırladık. Sonra aşk-ı memnu seyrettik güzelce.. Sonra da dışarı çıktık, ikea'ya falan gittik :)

Şimdi eve geldik badem gibi çocuğu bırakıp. Bitanem beni spora götürücek. Gelince de mutfakta muffin yapıcaz :)) Ben ona yapıcam o da yicek :)

Öyle işte blog. Hayat bu aralar bana çok güzel. Bu arada söylemezsem çatlarım, kaliteli bi'cast ajansından mankenlik teklifi geldi :p Ama bitanem istemediği için geri çevirdim :(

Belki bi'gün spor sonrası fotoğrafımı sizle paylaşırım izin çıkarsa :p kıhıkhkıkhkıh


hadi bizim kaslarımıza kuvvet :)) Görüşmek üzere, hepinizi kocaman öptüm pipinizden hohohohoh

hee bi'de, artık sorularınızı ve yorumlarınızı anında cevaplıyabiliyorum, tekrar teknolojik oldum. İrtibata girmekten çekinmeyin :)

11 Haziran 2012 Pazartesi

yayık ayranı gibiyim :)

mirhaba blog:)

tatil....
tatil... tatil..
yayıp oturmayı nası özlemişim bilio musunuz..

Hiç bişey yapmıyorum sadece gezmek arkadaşlarla buluşmak falan. Bitanemle görüşüyoruz mümkün oldukça..

Güzel bir haber daha. Yeni telefon aldım.. Hayatımın aşkı bu aralar o. Bu sebeple daha sık haşir neşir olucaz sizle :p

Kendine ii bak blog :) Beni merak etme her şey güzel gidiyo :)

teyk keyir :p