umut etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
umut etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Kasım 2013 Perşembe

Work Bitch!

Merhaba blog :)


Uzun zamandır yazmıyorum ama artık alıştın sen dengesizliğime :) Bu aralar her şey olması gerektiği gibi hatta olması gerektiğinden daha da güzel.

Hemen kısaca gelişmeleri açıklayayım,

Ailemle aram gün geçtikçe daha da sıkı bir ilişki içerisine giriyor. Hatta annemin gay'leri koruyucu lafları beni baya mutlu ediyor. Bana güvenleri tam ve sonsuz. Evde sözü geçen kişi ben oldum artık. Bir şey yapılacaksa bana danışılıyor. Sebebi ise gösterdiğim yollardan hep güzel sonuç alınması.

Öğrenci sayımda patlama oldu. Okul olmadığı için artık gündüzleri de derse gidiyorum. Fakat yüksek tempo hoşuma gidiyor. Ama öğrenciler biraz zorluyor çünkü; Türk eğitim sisteminin ezberci yolları tüm öğrencileri ezberlemeye itiyor. Bense ezber bozan olarak onlar bilim adamı olacaklarmış gibi yetiştiriyorum. Başlangıçta çok zor oluyor. Ama kavradıktan sonra ezberci sistemin *mına koyuyorlar.

Öğrencilerin başarısındaki artış ve üstüne bir de bu eğitim koçluğu konusunda artık ismimin duyulması çok mutlu ediyor beni. Maddi açıdan verdiği tatmin ise bir hayli fazla.

Gündüz de derse gittiğim için sabah 8:30 gibi uyanıp 2 saat kadar yatak keyfi yapıyorum (günaydın mesajları, sohbetler, twitter, arkadaş grupları muhabbeti) ve saat 10 buçukta yataktan çıkıyorum. Sporcu kahvaltımı yapıyorum.

Gündüz spora gitmeye alışmaya çalışıyorum. Britney Spears - Work Bitch, Britney tarafından benim için yazılmış bir şarkı. Çıldırıyorum sporda. Ama en vazgeçilmezlerim elektronik müzik listem. Circuit'ten sonra kaptığım bu illet her cızırtıda kendimden geçmeme sebep oluyor.


Master konusunda ise her hafta İngiltere'den okul temsilcileriyle mülakata giriyorum ve sonuçları hep çok iyi oluyor. Okuldaki hocalarımın da beni cesaretlendirmesi gerçekten içimdeki gücü patlattı ve sınır tanımıyorum. Eylül 2014'de başlıyorum master'a. Ama hayatıma bir mühendis olarak mı yoksa bir bilim adamı olarak mı devam etmem gerektiğinin ayrımındayım. Çünkü yapacağım masterlar bu konuda ayrılıyor. Science olarak mı Master of Science In Engineering mi yapmalıyım kendime soruyorum.Adımlarımı emin olarak atmak keyif ve güven veriyor.

Arkadaşlık ilişkileri ise çok güzel gidiyor. Yeni edinilen arkadaşlıklar keyifli ve hoş. İnsanlara en saf ve en içten iyi niyetinle yaklaşırsan karşı tarafın sana iyi niyet göstermekten başka çaresi kalmıyor. Bunu tecrübe edindim. Gay dünyası özellikle İstanbul'daki gay dünyası dedikodu kazanı. Ağızlarına verecek çok malzemem olsa da arkamdan konuşulanları duyunca mutlu oluyorum. Sadece sapıklığımdan değil, insanlığımdan da bahsediliyor. NSA olarak takıldığım kişiler bile trip atıp konuşmuyorlar bazen. Ama 1 ayın sonunda anlayarak özür diliyorlar. Tabii ki de kocaman sevgi yumağı ben, affediyorum zamanında kırıcı olsalar bile. (Art niyeti olanlar mevcut tabii ki fakat onların herkese art niyeti olduğunu duyuyorum ve bazen görüyorum. Hayatları yalan üstüne kuruluymuş meğerse. Zaten de herkesin onlardan ve ondan illet hastalıklı gibi bahsetmesi de düşüncelerimi doğruluyor.)

Bazen tereddüt ediyordum ve fazla sorguluyorum kendimi fakat geçtiğimiz zamanlarda bir psikiyatr ile tanıştım. Kafamdaki şüpheleri aktardım fakat açıklaması daha doğrusu onun gözünde çizdiğim profilin sonucu, hoşuma gitti. "Senin gibisine gerçekten çok az rastlanır bu hayatta. Herkesin kafasındaki kalıplardan çok farklısın. Seni anlayabilen insan azdır ama Dünya'nın en mutlusu ve şanslısıdır." dedi. İlk bana yazmasının vermiş olduğu bir sonuç diye düşünürken zamanla gerçekten öyle olmadığını verdiği örneklerle anladım. (Not: Ben de saf değilim.)

Dün gece kuzenlerimle beraberdim. Bu senenin en güzel olaylarından birisi beni öğrenmeleri oldu. Dün çok keyifli bir gece geçirdik dışarıda. 23 Kasım'da birisi nişanlanıyor. Çok heyecanlıyız.



Hayatıma dair her şeyi aylık olarak özetledim. Ayrıca bugünlerde hoşuma giden bir şey de ülkemin bu başımızdaki gerizekalılara karşı gösterdiği savaş. Gün geçtikçe çığ gibi büyüyen tepkiler sonucun güzel olacağını gösteriyor ve hilelerin sökemeyeceğini gösteriyor siyasi oyunlar da. 10 Kasım'da 09:05'de Dolmabahçe Sarayı'nda ATAM'ı ziyarete gitti. Gözlerim doldu ama göğsüm de gurur doluydu. Onu her gün anıyor ve özlüyorum.




Bir sonraki yazıda görüşmek üzere blog!


24 Ağustos 2013 Cumartesi

Küçük bir detay.

Dün söylemeyi unuttum sana blog. Barcelona'da nadir de olsa kültür turizmi yaptım. Picasso Müzesi'ne giderken dar bir sokak vardı. Üzerinde sağlı sollu dükkanlarda eşyalar satılıyordu. Ben de orada bunu gördüm.


Bu baykuş'un benim için bir önemi ve anlamı var. Ne zaman görsem, aklıma gelir. Bu sefer de gördüğümde aklıma geldi ve bunu onun için aldım. Başucumda Çeşme'deyken topladığımız taşları yapıştırıp oluşturduğum ve üstüne U T yazdığım ufak anıtın yanına koydum. Sabahları kalınca ilk gördüğüm şey oluyorlar. Mutlu oluyorum.

Şimdi ağzımdaki diş macunu klavyeye damlamadan banyoya gidiyorum ben.

İyi geceler <3

1 Ağustos 2013 Perşembe

Hayallerimden biri

İyi geceler blog,

Artık şaşırıyorsun sanırım sık yazmama :) Ama alışmaya başladım (Bu kaçıncı laan! )
Şu an huzurluyum ve rahatım. Niye taş mı taşıtıyolardı sana diyeceksin ama insanın iç huzuru olmazsa, inan taş taşısan daha rahat olursun. Bu ara aile durumları birazcık duygusal ilerliyor. Belki de bana öyle geliyor.

Biraz açmak gerekirse, geceleri eve 3,4,5 de geldiğim oluyor. Tüm kış boyunca yoğun çalıştığım için ve yeterince ekonomik özgürlüğümü elime aldığım için kimse bir şey diyemiyor. Fakat "bize zaman ayırmıyosun, bu gecede mi yoksun, artık yüzünü unuttuk, bu sefer nereye? gibi baskıcı cümlelerin sayısı bi hayli arttı. Lafta söylemesi-- satırlarda okumasında sorun yok ama sürekli duydukça insan gerilmeye başlıyor.

Şu ana kadar ailemle aynı evde yaşamaktan yana pek bir sıkıntım yok. Sadece biraz fazla bana düşkünler.

Yoksa,
Odam karıştırılmaz,
İsteklerim yerine getirilir,
Beni düşünürler,
Manevi olarak hep yanımdadırlar.

Özgürlüğümü hissettiğim dönemde, istiyorum ki artık bana bu baskıyı da yapmasınlar. Zaten gay olduğumu bilmemeleri yeterince baskı oluşturuyor vicdanımda. Bide gece gizli iş çevirince ve üstüne gene mi yoksun laflarını duyunca kendi kendime işkilleniyorum.

Son zamanlardaki huzursuzluk ise buna ek olarak birazcık fazla yardımsever olmam. Aileme karşı her türlü fedakarlığı sonsuza kadar yapmaya hazırım. Yapıyorum da. Herhangi bir işleri olduğunda asla surat asmadan peki der yerine getiririm. Fakat sorun burada başlıyor. Ben yaparım ederim dedikçe daha da bağlanıyorlar.

Mesela,
+Babaannenler bize gelecek alacak kimse yok. Karşıya geçmelisin.
Peki.

+Pazartesi müşteri sunum bekliyor. Hazırlar mısın?
Peki.

+Anneannen banyosunu yaptırıyor. Karşıya Bauhaus'a gitmemiz lazım. Alınacak malzemeler var.
Peki.

+Ben müşteriye gidiyorum. Fabrika boşta kalacak yerime gelip bakar mısın?
Peki.

+Araba servise gidecek
+İnternet bozuldu
+Havaalanına bizi bırak
+Şurayı anlayamadım
+Bahçe mobilyalarını gölgeye al
+İlaçların anneanneye gitmesi gerek
+Arabayı yıkatman lazım
+Kış bahçesinin aydınlatması bozuk.
+Şu menteşe kırılmış.
+Bu çerçeve asılacak
+Bu askıyı değişelim.
.
.
.
.


Sonsuza kadar gider. Yapıyorum da gık demeden. Fakat buna karşılık bitanesine hayır dersem, zaten ne zaman bişey söylesek... le başlayan bi sitem duyuyorum. Tüm bunları yapıyorsam biraz da gezmeyi hak etmiyo muyum? Gezerken de aklımın vereceğim hesapta kalmaması gerekmez mi?

Ben de biraz sitem ettim anneme dün. Artık daha az yüklenecekler. Kendisi de olan durumun farkında çünkü. Birisi bişey derse, "Artık biraz biz ilgilenelim, her şeyi hemen ona söylemeyelim. Elimizde bin parça olmuş çocuk." diye savunma yapıyor. Ama her şeyi geçtim artık sanırım benim biraz uzaklaşma vaktim geldi. Yavaş yavaş Amerika için araştırma yapmam lazım.

Her şeyi tatil dönüşüne bıraktım. Evet gene tatil!

İbiza'ya gidiyorum. Oradan da Barcelona Gay Cirucit'e.

Hayallerimden birisini gerçekleştircem. Tüm kış boyunca çalıştım ve para biriktirdim. Pazartesi gidiyorum. 3 gece İbiza'da bitatil köyüne rezervasyon yaptırdım. Sonra da 7 gece Barcelona'nın gay otellerinden birinin suitinde kalıcam. Circuit partilerine de 4 adet bilet aldım. Canımın istediği her deliliği yapmak istiyorum.

Circuit'i bilmeyenler için şöyle anlatayım;


Hayatımda ilk defa tek başıma tatile çıkıcam. Tek başımayım ama şimdiye kadar 25 kişi görüşme teklif etti. İnstagram fanlarım dünya'ya yayılmış da :)


Peki gelelim iç dünyama. Göründüğü kadar mutlu muyum? Tabii ki hayır.

2 yıl önce Barcelona'ya gene bu zamanlar gitmiştim ama bu sefer arkadaşlarım yanımda ve bitanem aklımda olduğu için katılmamıştım. Ama insanın bigün diye başlayan hayalleri olurdu ya, öyle bi hayalim olmuştu.

Bitaneme söylediğimde birlikte gideriz demişti. Ben de "öyle bir yere sevgiliyle gidilmez. Ya başkalarıyla sevişmeye açık olunmalı ya hiç gidilmemeli" demiştim de alınmıştı ufaklık. Bazen onu o kadar iyi anlıyorum ki...Neyse o konulara girmeyelim.

Sonuç olarak ilk hayalim gerçekleşiyor. Ama hayalimdeki kişiyle değil. Bi artı bi eksi .

+ ve - ne yapar?
Nötr.

Hayır.Sonuç hangisin çok olduğuna bağlıdır. Anladınız siz.


Şimdi ben yattım. Ha bu arada bugün kednime vakit ayırdım ve spa keyfi yaptım. Sabah da laser epilasyona gitmiştim. Sırada saç kesimi ve cilt bakımı var. Kendimi şımarıtcam. ("Daha ne kadar şımartacaksan!?" diyosun duyuyorum da neyse.)

İyi geceler ;)

26 Temmuz 2013 Cuma

Dün ve yokluğumdaki günlerden bilgiler.

Gütünaydın blog :)


Bu saat tam bu tabire uyuyor. Yataktayım ve hava hi. olmadığı kadar sıcak. Uyuyamıyorum. Dün da yazamadım zaman bulamadığım için. Dün annemle İkea'ya gittik. Ben ikea gezmesini çok severim demiş miydim? (9868710894. kez) Annemle vakit geçirmeyi çok seviyorum çünkü çok iyi anlaşıyoruz ve sürekli gülüyoruz. Evin bi iki ihtiyacı için gitmiştik. Annem girişte tembihledi:

"Bak içeri girince her gördüğünü istemek yok."

Piki annecim (: dedim. Ama içeri girer girmez,
-aaaa bak odama yaptırmak istediğim tv ünitesi böyle bişey.
-Bu avize de hoşmuş.
-Evim olursa duvarlarını böyle boyatıcam. Odamı da mı boyatsam? :s
-zıbır zıbır zbırıb zbırıbzırbrıb ızrıhzıhzrıhzrı.

-Anne nevresim alcam benimki yırtıldı.
+Peki oğlum.

Yaklaşık yarım saat nevresim takımı ve yorgan baktım. Kadın da çıldırdı ama bişey diyemiyo ki bana. Sonra dolap içi düzenleyici aldım. Masa lambası aldım. Ivır zıvır daha. En son annemle konuşurken kadın koşar adımlarla uzaklaştı benden :( Asıl almamız gereken şeye gelince de; almadık. Bugün gidip alcam. Yehhu!

Odaya girince eski nevresim takımı yorgan ne varsa merdivenden aşağı salona attım. Yeni nevresimi geçirdim. Yatak başlığım yatağım iki kişilik olunca küçük kalmıştı, gözüme battı. çıkardım. Ldc tv ve uydu alıcısını söktüm. Koridora koydum. Eski masa lambamı çıkardım odadan. Dolabı düzenledim yer değişikliği yaptım. Jantlar eğrilmişti onları rot bala-- tavuğu didikledi akdagjhadjagjh


Şaka şaka. Odamda bir sürü değişiklik yaptım.

Bağzen menopozlu kadınlığım tutmuyor değil.

Elime geçen her şeyi attım nerdeyse. Rahatladım da. Sonra aşağı indim aşağıdakiler çıldırmış bu tutumuma haliyle. Babamın yanında söylenince adam kızdı :( Zaten geceleri arabayla bi'işler çevirdiğimi OGS kayıtlarından fark etmiş. Onun gerginliği vardı. Bu ara evde biraz huzursuz hissediyorum kendimi blog. Sanki yaptıklarımı biliyolarmış sanıyorum ve bu gereksiz bir gerilim yaratıyor bende.

Konu havada kaldı. Masada sessizlik oldu. Annem de "Artık ayrı eve çıkınca ne istersen yaparsın." dedi. Şehir içinde eve çıkmak istediğimi defalarca söylemiş, ama ısrarcı davranmamıştım. Master sonrasına olacak ama. Babam duyunca üzülür gibi oldu :(

Sonra spor için hazırlandım ama öncesinde kuzenimle buluştum.

Kuzenimle barıştık.

Sana söyleyemedim. (Yoksa söyledim mi?) Tartışıp 3 yıldır kırgın olduğumuz kuzenimle barıştık. Taaaaa nisanda olmuştu bu. Gay olduğumu öğrenmiş instagramımı bulup. Bana destek oldu eski konuları tatlıya bağladık. İkimiz de çok değişmişiz. Duygu ve düşüncelerimizin olgunlaştığının ikimiz de farkındayız. Diğer kuzenim de biliyor artık. İkisi de bana çok destek oluyorlar sıkıntım olduğunda. Hoş, biri Londra'ya gitti ve 4 ay sonra gelecek :(

Kuzenimle oturup dertleştik. Bendeki bu ev ile ilgili olan huzursuzluğu anlattım ona, o da kendininkileri anlattı. O kadar tatlı bi'sohbet oldu ki. Saati 9 buçuk etmişiz. Ben spora çıktım hemen o da arkadaşlarının yanına gitti. Soyunma odasında efsane bi adam vardı ilk kez gördüğüm. Spor salonun en iyi vücutlu 3 adamından birisiyim sanırım. Benim dışımdakileri görünce kıskanıyoken, bu nerden çıktı diye düşündüm. Sonra kafa kola aldığım satış müdürüne sordum kimdir o diye.

Amaan dedim her yer et pazarı zaten ve kardiyo yaptım. Sonra yemek yedim ve eve geldim. Öyle yani. Bu hafta sonu aile hafta sonusu olacak. Babaaaaaananananananannem ve dedem kalmaya geleceklermiş. Onur derecesiyle mezun olan torunlarını görecekler :p  anjdhgasfdakjdjag

Bu sebeple evdeki huzursuzluğu onlarla biraz vakit geçirerek azaltabileceğimi düşünüyorum.

Şimdi kahvaltımı yapıp ikea'ya gitcem. Tutmayın beni!

Bu da günün şarkısı olsun;


İyi günler! :)

23 Temmuz 2013 Salı

23 Temmuz 2011

Merhaba blog,

Başlığı tarih olarak attım çünkü bu post o tarihle ilgili. Zamanda geriye yolculuk gibi düşünebilirsin.

Zaman makinesi is switched on.


Bugün bi'tanemle Meydan AVM'ye ve İkea'ya gittik. İkea gezmeyi ikimiz de olduk olası çok severiz her ne kadar ilerideki evimizin nasıl bişey olacağını hayal edemesek de :) İçinde kamyonet bile olacaktı en son.

-Küçümen?
+Efendim pisicik
-Bizim evimiz olunca kamyonet de olsun mu içinde?
+Olsun bitanem.

İkea gezdik işte. 0.17 m2 evlerde hayaller kurduk. Sonra çıktık ve acıkmıştık. Oradaysak iki seçeneğimiz var. Ya ikea köftesi. (At etiymiş meğerse) ya da Go Mongo. Go Mongo'ya gittik. Cam kenarındaki piknik masası gibi bi masaya oturduk. Dışarısı sıcak olduğu için içerinin klimasından faydalanacaktık. Buraya gelmeden önce oturduğumuz İtalyan restoranına dahil en ufak bi'şüphe kalmamıştı kafamızda. Kötüydü orası. Pis kaka. Burada tek ziyaret alacaktık. Tek ziyaret, bilmeyen ya da gitmeyenler için açıklayayım, açık büfedir ve pişmemiş besinlerden oluşur. Seçip sosları ekliyorsunuz, onlar pişiriyorlar. Ev zevklerimiz uymadığı gibi damak zevklerimiz de uymazdı. Onun tuzlu içine tatlı katması ve benim istediğim gibi yemek seçmemesi aramızda bi'sürtüşmeye sebep oldu. (Ne gerizekalıyım  ) Masaya döndük ve oturduk. Bize servis yapan garsonun beni ne kadaaaaar beğendiğini ona anlatmaya çalışıyordum.

-Bu garson kesin gay. Baksana ilk benim çatalımı koydu. ( asahgfdhasfdhgajc)
+Bi'tanem sana kalırsa herkes gay.
-Geç sen dalganı. Unutma sana kalırsa da Dünya'daki tek gayler biz ikimiziz.

//Gene bir sinir sinsilesi//

Yemekler geldi. Yerken çok konuşmadık. Gün boyu yavaş yavaş biriken sinirler sessizliğe bıraktı yerini. Yemekleri yedik. Tatlı yemek istedi ama ben çok yanaşmayınca kaldı. D&R'a girdik. Yakın zamanda ben interrail'e gidecektim. 22 gün ayrı kalacaktık ve bunun da bi sıkıntısı vardı içimizde. Birazcık ayrı ayrı dolandık... birazcık birlikte. Yeni çıkan türk kahvesinden annesine aldı. Denemek istiyormuş. Parayı ödedik çıktık. Saat 8 buçuk falandı. Hava karamaya başlamış tatlı ve sıcak yaz esintisi ve kokusu vardı havada. Biraz daha dolaşıp Starbucks'a gittik. Yiyemediğimiz tatlımızı alıp içeriye, kasanın karşısına oturduk çünkü benim Dünya'da tek olan N97'min şarjı bitecekti. Şarja taktım ve facebook'a girdim. Gördüğüm ilk haber:


Amy Winehouse'u kaybettik.

Kendisiyle o zamana kadar bi kaç parçasını bilmem dışında bir münasebetimiz yoktu. Bitaneme söyledim. O da kendi eşsiz blackberry'sine baktı ve haberleri okudu. İkimizde çok konuşmadan telefonlarımızla ilgilendik. Yeterince şarj olunca dışarı çıktık ve Starbucks'ın siktiri boktan yapay çiçeklerle çit yapıp çevirdiği bahçesinde en köşedeki masaya oturduk. Benim sırtım Starbucks'a dönüktü cam dibindeydim. O ise karşıma oturmuş bana bakıyordu. Bacaklarımız iç içe geçmişti. Fakat bu romantik bir an değildi zira hala birbirimize sinirliydik. Konu döndü dolaştı benim interrail tatilime geldi. Gitmemi hiç ama hiç istemiyordu. Bana bir kıskançlık dolu soru sordu. Ne olduğunu hatırlamıyorum. Ters ve onu kızdıracak bir cevap verdim. Sonra sinirlenip gözlerimin içine baktı ve deli gibi tartışmaya başladık. Ama sesli bir tartışma değildi. Sakin fakat son derece gergin... Etrafımız o kadar doluydu ve dip dibeydik ki konuştuğumuzu herkes duyuyordu galiba. Tartıştık tartıştık.. Ne geçecekse elimize. Sonra tatlıya bağlandı ve her zamanki kısmi zehir etme operasyonumuz başarıyla sonuçlandı.

Yolda Amy'den bi iki bişeyler açtı. Parçaları dinlemiştim ama sözlerine dikkat etmemiştim hiç. Eve gidince indirecektim parçaları. Beni bıraktı kendisi eve devam etti. Saat 10 buçuk falandı heralde. Eve geldim. Parçaları indirdim dinledim dinledim...




Zaman makinesi is switched off.


O parçalar bugünle özdeşleşmiştir. Hele ki bi tanesinin anısı başkadır... Hayatımın sonraki zamanlarında da en belirleyici ve etkileyici anlarımda arka fonda Amy çalar. Yıldızımız bugünden sonra kesişmiştir. Bende yeri başkadır.


Bu sabah gözümü açtığımda 23 Temmuz olduğu aklıma geldi. Müzik setine bağlı olan bluetooth bağlantısı sayesinde, youtube'dan açtığım benim için çok anlamlı olan bi'amy parçasını açtım. Yatağımın içinde dönerken, bangır bangır çalan müziği dinledim ve biraz da ağladım. Ağlamak da denmez. Yaşlı ve mutsuz bir ihtiyar gibi hüzünlendim.



Not: Sık yazmaya alışıcam. Şimdi yazınca mutlu oldum.



17 Mayıs 2013 Cuma

Bi'kahvelik sohbet edelim senle.

Merhaba blog,

Uzun zaman oldu seninle buluşmayalı. Artık sana borçlu gibi hissetmiyorum yazmadığım zamanlarda. Biliyorum ki orada duran yalnız bir dostum var. "Beni bırak sen neler yapıyorsun?" der dediğini duyuyorum. İşte uzun zamandır cevabını veremediğim soruyu sordun bana.

Hayat hem güzel hem garip gidiyor. Neler olduğunu bilmiyorum. Her şey yolunda olmalı ama değil. Bişeyler eksik... Huzur... Huzursuzum. Sabahları korkuyla uyanıyorum. Sadece uyurken huzurluyum. Biraz değişikliğe ihtiyacım var. Sıkılıyorum. İçim sıkılıyor bazen. Telefonumu suya atıp gitmeme ramak kalıyor. Durup düşünüyorum, yaparsam da elime ne geçecek? Hiç. Muhtemelen K.V.K'dan fatura edilmiş kullanıcı hatası yazan bir faturam olacak.

Elime bir şans verdiler bu hayatı değiştirmek için. 1 Ağustos'da askerim. 1 yıl olmayacağım hiç bir yerde, hiç bir köşede.

Ders veriyorum öğrencilerime. Sayıları bi'hayli arttı. Her günüm dolu. Saat 5 gibi çıkıyorum evden. 4-5 saat derste oluyorum. Saat 10-11'den sonra da atlayıp arabaya şehir merkezine gidiyorum. Eve geliyorum sabaha karşı 3'de 4'de hatta bazen 6'da... Zıbarıp yatıyorum. Uyanıp kahvaltı yapıp spora gidiyorum. Hayatımda tek düzgün giden gitmese de gittiğine inanmak istediğim şey.

Banka hesabı açtım kendime. Araba da kiraladım. Yoyo'lar var ya. Onlardan. Eve çok yakın bi'yerde de varmış. Yenilikler hayatı çekilir kılan nadir şeylerden bu sıralar.

Bazen çok mutluyum. Bazen de çok kederli. Özlediğim şeyler var. Gülüyorsun dimi ben demiştim diye. Biliyorum. Olacağı varmış olmuş Blog efendi. Kendi düşen ağlamaz derler ya. O hesap benimki de.

Hoş, dedim ya dengesizim. Şimdi böyle gözlerimin dolu olduğuna bakma sen. Yarın gör bir de beni. Benden mutlusu ve tasasızı yoktur sanırsın.

İki tane Sıla albümü aldım. Çevirip çevirip dinliyorum. Napim. Mutlu oluyorum.

Dargın olduğum kuzenimle barıştık. Diğer kuzenimle ikisi, gay olduğumu öğrendiler. Her işte bir hayır varmış. Güzel gidiyor her şey. Daha rahatım. Eskiden kalan bi'üzüntümü yok ettim işte.

Böyle işte blog. Ben yatıyorum. İyi geceler. Seni seviyorum.

31 Aralık 2012 Pazartesi

Yeni Yıl-dım.

Merhaba blog,

Şuan da sana yazmak yerine tezimi yazmam gerekiyor asılında. Fakat yapmicam. Hayatımda ilk defa son 1 haftadır ne yapmak istiyorsam onu yapıyorum ve yapmicam deyip kestirip atıyorum yapmam gereken şeyleri. Hayata kızmış ve küsmüş gördüm kendimi. Bu gece yılbaşı. Hiç bir hevesim yok kutlamaya dair. Bitanemle  bi 'arkadaşımızda olucaz. Toplam da biz dahil 5 kişi. Ne  bir umudum var yeni yıldan, ne bi'beklentim. Hayatımı ve yaşadıklarımı dondurmuşum sanki şu ara. Böyle bunalımda gibi hissetmemin sebebi şu ara olan yoğunluğumdur belki.

7'sinde proje teslimim var. Aynı zamanda tezimi de teslim etmem gerekiyor. Okul cuma günü bitti ama bu hafta da okula gidicem devremi yetiştirmek için. 7'sinden sonra da 3 adet final ve 14 ünde proje sunumum var. Yeni yıldan da hiç bi bok beklemiyorum.

Okul bitti. 14'ünden sonra tamamen her şey bitiyor ve artık 'öğrenci' ibaresi kalkıyor üstümden. Karmakarışık bi'durum ama düşünmicem bile ne olacak sonra. İstemiyorum da düşünmek.

Ben mutluydum en son yazımda. Neden böyle oldum ki? 2012 standart bi'yıldı. Çok üzücü bi'olay da yaşamadım çok mutlu edici de. Fakat ruh halimi bozmuş sanırım. Şu anda sol gözümde damlamak üzere olan bi'yaş duruyor neden oluştuğunu bilmediğim. Her şey "görüntüde" düzgün gidiyor. Sorun yok.

Bilmem ki blog; ben neden hayata küstüm?

İyi seneler.