Merhaba blog :)
Uzun zamandır yazmıyorum ama artık alıştın sen dengesizliğime :) Bu aralar her şey olması gerektiği gibi hatta olması gerektiğinden daha da güzel.
Hemen kısaca gelişmeleri açıklayayım,
Ailemle aram gün geçtikçe daha da sıkı bir ilişki içerisine giriyor. Hatta annemin gay'leri koruyucu lafları beni baya mutlu ediyor. Bana güvenleri tam ve sonsuz. Evde sözü geçen kişi ben oldum artık. Bir şey yapılacaksa bana danışılıyor. Sebebi ise gösterdiğim yollardan hep güzel sonuç alınması.
Öğrenci sayımda patlama oldu. Okul olmadığı için artık gündüzleri de derse gidiyorum. Fakat yüksek tempo hoşuma gidiyor. Ama öğrenciler biraz zorluyor çünkü; Türk eğitim sisteminin ezberci yolları tüm öğrencileri ezberlemeye itiyor. Bense ezber bozan olarak onlar bilim adamı olacaklarmış gibi yetiştiriyorum. Başlangıçta çok zor oluyor. Ama kavradıktan sonra ezberci sistemin *mına koyuyorlar.
Öğrencilerin başarısındaki artış ve üstüne bir de bu eğitim koçluğu konusunda artık ismimin duyulması çok mutlu ediyor beni. Maddi açıdan verdiği tatmin ise bir hayli fazla.
Gündüz de derse gittiğim için sabah 8:30 gibi uyanıp 2 saat kadar yatak keyfi yapıyorum (günaydın mesajları, sohbetler, twitter, arkadaş grupları muhabbeti) ve saat 10 buçukta yataktan çıkıyorum. Sporcu kahvaltımı yapıyorum.
Gündüz spora gitmeye alışmaya çalışıyorum. Britney Spears - Work Bitch, Britney tarafından benim için yazılmış bir şarkı. Çıldırıyorum sporda. Ama en vazgeçilmezlerim elektronik müzik listem. Circuit'ten sonra kaptığım bu illet her cızırtıda kendimden geçmeme sebep oluyor.
Master konusunda ise her hafta İngiltere'den okul temsilcileriyle mülakata giriyorum ve sonuçları hep çok iyi oluyor. Okuldaki hocalarımın da beni cesaretlendirmesi gerçekten içimdeki gücü patlattı ve sınır tanımıyorum. Eylül 2014'de başlıyorum master'a. Ama hayatıma bir mühendis olarak mı yoksa bir bilim adamı olarak mı devam etmem gerektiğinin ayrımındayım. Çünkü yapacağım masterlar bu konuda ayrılıyor. Science olarak mı Master of Science In Engineering mi yapmalıyım kendime soruyorum.Adımlarımı emin olarak atmak keyif ve güven veriyor.
Arkadaşlık ilişkileri ise çok güzel gidiyor. Yeni edinilen arkadaşlıklar keyifli ve hoş. İnsanlara en saf ve en içten iyi niyetinle yaklaşırsan karşı tarafın sana iyi niyet göstermekten başka çaresi kalmıyor. Bunu tecrübe edindim. Gay dünyası özellikle İstanbul'daki gay dünyası dedikodu kazanı. Ağızlarına verecek çok malzemem olsa da arkamdan konuşulanları duyunca mutlu oluyorum. Sadece sapıklığımdan değil, insanlığımdan da bahsediliyor. NSA olarak takıldığım kişiler bile trip atıp konuşmuyorlar bazen. Ama 1 ayın sonunda anlayarak özür diliyorlar. Tabii ki de kocaman sevgi yumağı ben, affediyorum zamanında kırıcı olsalar bile. (Art niyeti olanlar mevcut tabii ki fakat onların herkese art niyeti olduğunu duyuyorum ve bazen görüyorum. Hayatları yalan üstüne kuruluymuş meğerse. Zaten de herkesin onlardan ve ondan illet hastalıklı gibi bahsetmesi de düşüncelerimi doğruluyor.)
Bazen tereddüt ediyordum ve fazla sorguluyorum kendimi fakat geçtiğimiz zamanlarda bir psikiyatr ile tanıştım. Kafamdaki şüpheleri aktardım fakat açıklaması daha doğrusu onun gözünde çizdiğim profilin sonucu, hoşuma gitti. "Senin gibisine gerçekten çok az rastlanır bu hayatta. Herkesin kafasındaki kalıplardan çok farklısın. Seni anlayabilen insan azdır ama Dünya'nın en mutlusu ve şanslısıdır." dedi. İlk bana yazmasının vermiş olduğu bir sonuç diye düşünürken zamanla gerçekten öyle olmadığını verdiği örneklerle anladım. (Not: Ben de saf değilim.)
Dün gece kuzenlerimle beraberdim. Bu senenin en güzel olaylarından birisi beni öğrenmeleri oldu. Dün çok keyifli bir gece geçirdik dışarıda. 23 Kasım'da birisi nişanlanıyor. Çok heyecanlıyız.
Hayatıma dair her şeyi aylık olarak özetledim. Ayrıca bugünlerde hoşuma giden bir şey de ülkemin bu başımızdaki gerizekalılara karşı gösterdiği savaş. Gün geçtikçe çığ gibi büyüyen tepkiler sonucun güzel olacağını gösteriyor ve hilelerin sökemeyeceğini gösteriyor siyasi oyunlar da. 10 Kasım'da 09:05'de Dolmabahçe Sarayı'nda ATAM'ı ziyarete gitti. Gözlerim doldu ama göğsüm de gurur doluydu. Onu her gün anıyor ve özlüyorum.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere blog!